ilerleyen, yükselen, yeni işler ve hizmetler başaran bir kimsedir.
Unutkanlığın en birinci sebebi ve âmili de: İnsanın kendini dikkatsizliğe alıştırması ve mahfuzatını sık sık tekrar etmemesidir.
Müteferrik Izdırap: Izdırap çekmeyenler, başkalarının çekebileceğini akıllarına bile getirmezler. Şu halde, bir insan, bir Müslüman, hususan Kur’anî ve İslamî bir davanın hizmetkarı ve cihad-ı ekber-i diniyenin bir neferi olmak nimet-i azimine erişmiş mes’ud bir mü’min olarak, ızdıraplar çekmek bir nevi gıda-i manevidir.
Izdırap aynı zamanda, güç, kuvvet, faaliyet ve gayretin muharrik bir kuvvet kaynağıdır.
Deha: Deha yüzde bir nisbetinde ilahî bir ilhamsa ve dahiyane külli hizmet ve muvaffakiyetler, hususi bir inayet-i Rabbaniye sayesinde ise de, yüzde doksandokuzu alın teridir.
Bu gayret ve himmet de; yine bir Lütf-u Rabbani eseridir.
Öyle ise ey nefsim!
Sana beka yolunda ibadet, hizmet ve manevi cihad için verilmiş olan ömür sermayesinin dakika ve saatlerini öldürme. İbadet, taat ve hidemat-i Nuriyeye sarfet.
Bilmek: Bildiği şeyler için “Biliyorum.” bilmedikleri için “Bilmiyorum.” diyebilmek, fazilettir.
İdrak: İdraklerin en hakikisi; bildiklerini sağlıklı bildiği gibi bilmediğini de idrak edebilmektir.
“Bilmiyor, bilmediğini de bilmiyor” cehl-i mürekkebine, felaket ve helaketine düşmemek hususu nda, müteyakkız, dikkatli ve ferasetli olmalıyız.
Bilmemek: ‘Bilmediğinizi itiraf etmekten ve bilmediğinizi öğrenmekten çekinmeyiniz.’ (Hz. Ali)
Bilinmeyen: Bir alimin veya ilimle meşgul, malumatı zengin bir kimsenin, bildiği şeylerden, bilmediklerinin daha çok ve daha geniş olduğunu bilmesi ve lüzumunda mahviyetle izhar etmesi, ondaki bilginin gün geçtikçe ziyadeleşeceğine ve ondaki fazilet ve idrakin yüksekliğine delildir.
Medet: Ey Nefsim! Sen, kullardan bekleme medet.
Kimden medet umarsan, edilirsin red.
Ta ezelden böyledir adet.
Dost, dostu yanıbaşından atar belki bir gün.
Sen, mutlak Allah’tan iste mededi dahi her gün.
Sen ancak Allah’tan bekle mededi tüm gün.
Değilse nefret tokadı yersin halktan bir gün.
Sır: Sırrını saklayanın iradesi elindedir.
Müşavere: ‘Müşavere eden zarar görmemiştir.’ (H. Şerif)
İmtihan: Cenab-ı Hak, şiddetli şekilde imtihan eder ki; elmas ile kömür ruhlu olanlar birbirlerinden ayrılsın, kabiliyetleri inkişaf etsin.
Ene Değil Nahnü: “Sen” ve “ben” dememeli, “biz” diyerek konuşmalı. (Etrafına toplandığımız Hizmet-i Kur’aniye “Ene” yi kabul etmiyor, “Nahnü” istiyor)
Ebeveyn Hakkı: Anne babaya şefkatlerinden dolayı aldanmamak. Anne, baba bu hizmette bulunduğumuz için “Hakkımızı helal etmeyiz” deseler, yine bu hizmetin daha ehemmiyetli olduğunu bilerek, hizmete devam etmeliyiz.
• Yaş kırka baliğ olduğunda, iyi olsun kötü olsun ve nasıl bir ahlak olursa olsun; rüsuh peyda eder, meleke haline gelir daha terki mümkün olmaz. (İşara’tü’l-İ’caz’dan)
• Bizlerin bu zamanda ihtiyacı, tahkik-i imandır. Akıl, ruh ve kalbimizi, bütün manevi cihazatımızı nur-u imanla doldurmalıyız. Çünkü insanın 30-40 yaşlarına kadar kabiliyet ve
Unutkanlığın en birinci sebebi ve âmili de: İnsanın kendini dikkatsizliğe alıştırması ve mahfuzatını sık sık tekrar etmemesidir.
Müteferrik Izdırap: Izdırap çekmeyenler, başkalarının çekebileceğini akıllarına bile getirmezler. Şu halde, bir insan, bir Müslüman, hususan Kur’anî ve İslamî bir davanın hizmetkarı ve cihad-ı ekber-i diniyenin bir neferi olmak nimet-i azimine erişmiş mes’ud bir mü’min olarak, ızdıraplar çekmek bir nevi gıda-i manevidir.
Izdırap aynı zamanda, güç, kuvvet, faaliyet ve gayretin muharrik bir kuvvet kaynağıdır.
Deha: Deha yüzde bir nisbetinde ilahî bir ilhamsa ve dahiyane külli hizmet ve muvaffakiyetler, hususi bir inayet-i Rabbaniye sayesinde ise de, yüzde doksandokuzu alın teridir.
Bu gayret ve himmet de; yine bir Lütf-u Rabbani eseridir.
Öyle ise ey nefsim!
Sana beka yolunda ibadet, hizmet ve manevi cihad için verilmiş olan ömür sermayesinin dakika ve saatlerini öldürme. İbadet, taat ve hidemat-i Nuriyeye sarfet.
Bilmek: Bildiği şeyler için “Biliyorum.” bilmedikleri için “Bilmiyorum.” diyebilmek, fazilettir.
İdrak: İdraklerin en hakikisi; bildiklerini sağlıklı bildiği gibi bilmediğini de idrak edebilmektir.
“Bilmiyor, bilmediğini de bilmiyor” cehl-i mürekkebine, felaket ve helaketine düşmemek hususu nda, müteyakkız, dikkatli ve ferasetli olmalıyız.
Bilmemek: ‘Bilmediğinizi itiraf etmekten ve bilmediğinizi öğrenmekten çekinmeyiniz.’ (Hz. Ali)
Bilinmeyen: Bir alimin veya ilimle meşgul, malumatı zengin bir kimsenin, bildiği şeylerden, bilmediklerinin daha çok ve daha geniş olduğunu bilmesi ve lüzumunda mahviyetle izhar etmesi, ondaki bilginin gün geçtikçe ziyadeleşeceğine ve ondaki fazilet ve idrakin yüksekliğine delildir.
Medet: Ey Nefsim! Sen, kullardan bekleme medet.
Kimden medet umarsan, edilirsin red.
Ta ezelden böyledir adet.
Dost, dostu yanıbaşından atar belki bir gün.
Sen, mutlak Allah’tan iste mededi dahi her gün.
Sen ancak Allah’tan bekle mededi tüm gün.
Değilse nefret tokadı yersin halktan bir gün.
Sır: Sırrını saklayanın iradesi elindedir.
Müşavere: ‘Müşavere eden zarar görmemiştir.’ (H. Şerif)
İmtihan: Cenab-ı Hak, şiddetli şekilde imtihan eder ki; elmas ile kömür ruhlu olanlar birbirlerinden ayrılsın, kabiliyetleri inkişaf etsin.
Ene Değil Nahnü: “Sen” ve “ben” dememeli, “biz” diyerek konuşmalı. (Etrafına toplandığımız Hizmet-i Kur’aniye “Ene” yi kabul etmiyor, “Nahnü” istiyor)
Ebeveyn Hakkı: Anne babaya şefkatlerinden dolayı aldanmamak. Anne, baba bu hizmette bulunduğumuz için “Hakkımızı helal etmeyiz” deseler, yine bu hizmetin daha ehemmiyetli olduğunu bilerek, hizmete devam etmeliyiz.
• Yaş kırka baliğ olduğunda, iyi olsun kötü olsun ve nasıl bir ahlak olursa olsun; rüsuh peyda eder, meleke haline gelir daha terki mümkün olmaz. (İşara’tü’l-İ’caz’dan)
• Bizlerin bu zamanda ihtiyacı, tahkik-i imandır. Akıl, ruh ve kalbimizi, bütün manevi cihazatımızı nur-u imanla doldurmalıyız. Çünkü insanın 30-40 yaşlarına kadar kabiliyet ve
Yükleniyor...