millete hizmet etmektir. İslamî mücahede ve mücadelemizde, imanî hakikatlerle hem kendimizi, hem dindaşlarımızı tenvir etmeliyiz.

40. Risale-i Nur’u neşrederek, millet ve gençliğimizi iman nuruyla tenvir etmek, dinsiz cereyanlarla böylece mücadele etmek, şanlı tarihimizin ve şanlı milletimizin biz gençlerden istediği ve beklediği en şerefli bir faaliyet ve en asil bir gayrettir.

41. Üstünde gezindiği şu mübarek toprağın, içinde yaşadığı bu aziz cemiyetin dertlerini teşhis edenler, idrak ederler ki; bütün dert ve yaralarımızı kökünden tedavi edecek tek çare, Risale-i Nur’la tenevvür etmektir.

42. Bu asrın idealist genci; dünyevî ve içtimaî bir cereyanın kuvvetinden ziyade, imanî ve İslamî bir kuvvet arıyor ve buna müştaktır. Hatta öyle dini bir kaynak taharri ediyor ki, bütün mes’elelerimizi topyekün halletsin ve ihtiyaçlarımıza cevap versin. İşte samimi ve ciddi bir tahkikten sonra, bugünkü gençliğin ekseriyeti bu emsalsiz kuvvetin Risale-i Nur’da var olduğu kanaatine varmakta ve dört elle Risale-i Nur’a sarılmaktadır.

43. Risale-i Nur; birdenbire tutuşan bir alev gibi parlamakta ve gittikçe genişlemektedir. Risale-i Nur, bir ilim ve irfan meş’alesidir. Öyle bir meş’ale ki; Türkistan’ın buzlu ovalarını, Afrika’nın geniş çöllerini aydınlatan; Buhara’da, Semerkant’ta, İsfehan’da, Şiraz’da, Kurtuba ve Fas’ta, Bağdat, Şam ve Mısır’da, Endülüs ve Viyana’da yanan ve parlayan Kur’an meş’alesinin, bu asırda parlayan ve parlatan bir mucize-i maneviyesidir. Risale-i Nur ile tenevvür edip aydınlananlar, bu memleketin en güzide simalarıdır. O simalar ki, fazilet ve mürüvvetin, ahlak ve terbiyenin mücessem bir misalidirler. Mukaddesatçı ve milliyetçi bir gençliğin, düşmanlarımıza karşı ruh cephesinde açtığı manevi mücahedede bu gençliği muzaffer kılacak en üstün cihaz, iman hakikatleri ve en üstün kuvvet ise, iman kuvvetidir.

44. Risale-i Nur; Kur’an yolunu göstermekte, kararan ruhları, körleşen vicdanları aydınlatmakta, yıkılan iradeleri kuvvet verip canlandırmaktadır.

45. Allah’ı bilmenin, dinimizi öğrenmenin, milletimizi sevmenin, gerçek milliyetimize sarılmanın yolu; Risale-i Nur yoludur.

46. Bu memleketi kuranlar, kanlarıyla sulayanlar, mâmureler vücuda getirenler, en yüksek bir medeniyet olan İslam medeniyetini te’sis edenler; “İMAN KUVVETİNE” sahip atalarımızdır.

47. Bu millet, iman ve İslamiyet kuvveti sayesindedir ki; bir beylik iken, büyük bir imparatorluğun temellerini kurmuş ve cihana hakim olmuş, tarihi dolduran, şehametli zaferler kazanmıştır. Düşmanların muazzam maddi kuvveti karşısında teçhizatça zayıf olduğu halde, dünyanın dev kuvvetlerini mağlubiyete düçar etmiştir.

48. Biz; bütün saadet ve selametimizi, iman ve İslamiyete olan bağlılığımıza borçluyuz. Bu millet, kalplerinden göklere yükselen, arşa ulaşan “Allah Allah” nidalarıyla kıt’alar fethetmiş, iman ve İslamiyet aşkıyla dünya ve uhrada parlak bir saadete nail olmuştur.

49. Allah’tan başka bir istinadgahımız yoktur. Ne yapacaksak Allah’a dayanarak biz yapacağız. Bedeli ne olursa olsun dinimizi yaşatacağız. Risale-i Nur’la dinimize hizmet edeceğiz. Risale-i Nur’u okuyarak ve yayarak, dinimizin izzet ve şerefini muhafaza edeceğiz. Böylece İslamiyetin terakkisine, bu can bu kafesten çıkıncaya kadar çalışacağız.

İman ve İslamiyete yapılan türlü hakaretler ve taarruzlar karşısında, zillet ve acze düşmeyeceğiz. Düşmanlarımızın karşısında çökmeyeceğiz, biz onları çökerteceğiz. Bu davamızda muvaffak ve muzaffer olmak için de, bizi tarihin tahtına çıkarıp, asırlarca dünyaya hakim ve hükümran eden en birinci kuvvetimiz, imandır. Bu mukaddes imanın sayılamayacak derecede olan her sahadaki tezahüratı, beşeriyet aleminin gözlerini kamaştırmıştı.

Ne zaman ki iman zaafiyetine düştük, o zamandan itibaren gerilemeye başladık. Bu bedihi bir vakıadır. Bunun için şimdi biz, bütün kuvvet ve kudretimizle iman hakikatlerini tahsil edip;

Yükleniyor...