ettik, zulmettik. O da bizden müterakim zekâtı aldı.
اَلْجَزَٓاءُ مِنْ جِنْسِ الْعَمَلِ
Mükâfat-ı hazıramız ise; fâsık, günahkâr bir milletten humsu olan dört milyonu velayet derecesine çıkardı; gazilik, şehadetlik verdi. Müşterek hatadan neş'et eden müşterek musibet, mazi günahını sildi.
Yine biri dedi:
-Bir âmir, hata ile felâkete atmış ise?
Dedim:
-Musibetzede mükâfat ister. Ya âmir-i hatadarın hasenatı verilecektir (o ise hiç hükmünde) veya hazine-i gayb verecektir. Hazine-i gaybda böyle işlerdeki mükâfatı ise, derece-i şehadet ve gaziliktir.
Baktım meclis istihsan etti. Heyecanımdan uyandım. Terli, elpençe yatakta oturmuş kendimi buldum. Gece böyle geçti.
Aynı gün pür-ümid, başka ve dünyevî bir meclise gittim. Dünyevîler dediler:
-Neden geldin geleli siyasete karışmıyorsun?
اَلْجَزَٓاءُ مِنْ جِنْسِ الْعَمَلِ
Mükâfat-ı hazıramız ise; fâsık, günahkâr bir milletten humsu olan dört milyonu velayet derecesine çıkardı; gazilik, şehadetlik verdi. Müşterek hatadan neş'et eden müşterek musibet, mazi günahını sildi.
Yine biri dedi:
-Bir âmir, hata ile felâkete atmış ise?
Dedim:
-Musibetzede mükâfat ister. Ya âmir-i hatadarın hasenatı verilecektir (o ise hiç hükmünde) veya hazine-i gayb verecektir. Hazine-i gaybda böyle işlerdeki mükâfatı ise, derece-i şehadet ve gaziliktir.
Baktım meclis istihsan etti. Heyecanımdan uyandım. Terli, elpençe yatakta oturmuş kendimi buldum. Gece böyle geçti.
Aynı gün pür-ümid, başka ve dünyevî bir meclise gittim. Dünyevîler dediler:
-Neden geldin geleli siyasete karışmıyorsun?
Yükleniyor...