Hem de şu içtimaî sistemdeki damar-ı zulmün bir mecrası da şudur: Yüksek tabakada birinin öldürülmesiyle, çok seneler matem tutulur. Halbuki onun cinayetiyle tabaka-i avamda yüzer, belki binler kişi telef olsa, bir-iki günde unutulur. Şu ise adalet-i Kur'aniyeye zıddır. Bir şah, bir gedayı öldürse; şeriat kısâsa hükmeder, ikisini bir görür.

* * *


Müstehak bir ceza

Şeriatın

اَلْقَاتِلُ لَا يَرِثُ

düstur-u âdilanesi, şeriat-ı fıtriye olan kavanin-i kadere muntabıktır ki, tarîk-i gayr-ı meşru ile bir maksadı takib eden, maksudunun zıddıyla ceza görüyor. Wilson, Klemanso, Venizelos gibi.

Şuna bir misal: Bidayet-i inkılabımızdan beri, sevab-ı âhiretin vesilesini dinsizcesine

Yükleniyor...