değil küre-i arzdaki hâdisata belki kâinata da âlet edemez dedim, onları susturdum.
İşte Üstadımızın cevabı bitti, biz de bütün kuvvetimizle tasdik ettik.
Risale-i Nur şakirdlerinden
Emin, Feyzi
* * *
[Bir mektubun parçasıdır. Bu makam münasebetine binaen yazıldı.]
Aziz, sıddık kardeşlerim!
Sakın, dünya cereyanları, hususan siyaset cereyanları ve bilhâssa harice bakan cereyanlar sizi tefrikaya atmasın. Karşınızda ittihad etmiş dalalet fırkalarına karşı sizi perişan etmesin!
اَلْحُبُّ فِى اللّٰهِ وَ الْبُغْضُ فِى اللّٰهِ
düstur-u Rahmanî yerine, el'iyazü billah
اَلْحُبُّ فِى السِّيَاسَةِ وَ الْبُغْضُ لِلسِّيَاسَةِ
düstur-u şeytanî hükmederek, melek gibi bir hakikat kardeşine adavet ve el-hannas gibi bir siyaset arkadaşına muhabbet ve tarafdarlıkla zulmüne rıza gösterip, cinayetine manen şerik eylemesin.
Evet bu zamandaki siyaset, kalbleri ifsad edip asabî ruhları azab içinde bırakır. Selâmet-i kalb ve istirahat-ı ruh isteyen adam, siyaseti bırakmalı. Evet, şimdi küre-i arzda herkes ya kalben, ya ruhen, ya aklen, ya bedenen gelen musibetten hissedarlıktan, azab çekiyor, perişandır. Bilhâssa ehl-i dalalet ve ehl-i gaflet, merhamet-i umumiye-i İlahiyeden ve hikmet-i tâmme-i Sübhaniyeden habersiz olduğundan, nev'-i beşere rikkat-i cinsiye, alâkadarlık cihetiyle kendi eleminden başka nev'-i beşerin şimdiki elîm ve dehşetli elemleriyle dahi müteellim olup azab çekiyor. Çünki lüzumsuz ve malayani bir surette vazife-i hakikiyelerini ve elzem işlerini bırakıp âfâkî ve siyasî boğuşmalara ve kâinatın hâdiselerini merakla dinleyerek, karışarak ruhlarını sersem akıllarını geveze etmişler. Zarara razı olana merhamet edilmez manasında
اَلرَّاض۪ى بِالضَّرَرِ لَا يُنْظَرُ لَهُ
kaide-i esasiyesiyle şefkat hakkını ve merhamet liyakatını kendilerinden selbetmişler. Onlara acınmayacak ve şefkat edilmez. Ve lüzumsuz başlarına bela getiriyorlar.
Ben tahmin ediyorum ki: Bütün küre-i arzın bu yangınında ve fırtınalarında, selâmet-i kalbini ve istirahat-ı ruhunu muhafaza eden ve kurtaran, bu memlekette, Risalet-ün Nur dairesine sadakatla girenlerdir.
İşte Üstadımızın cevabı bitti, biz de bütün kuvvetimizle tasdik ettik.
Risale-i Nur şakirdlerinden
Emin, Feyzi
[Bir mektubun parçasıdır. Bu makam münasebetine binaen yazıldı.]
Aziz, sıddık kardeşlerim!
Sakın, dünya cereyanları, hususan siyaset cereyanları ve bilhâssa harice bakan cereyanlar sizi tefrikaya atmasın. Karşınızda ittihad etmiş dalalet fırkalarına karşı sizi perişan etmesin!
اَلْحُبُّ فِى اللّٰهِ وَ الْبُغْضُ فِى اللّٰهِ
düstur-u Rahmanî yerine, el'iyazü billah
اَلْحُبُّ فِى السِّيَاسَةِ وَ الْبُغْضُ لِلسِّيَاسَةِ
düstur-u şeytanî hükmederek, melek gibi bir hakikat kardeşine adavet ve el-hannas gibi bir siyaset arkadaşına muhabbet ve tarafdarlıkla zulmüne rıza gösterip, cinayetine manen şerik eylemesin.
Evet bu zamandaki siyaset, kalbleri ifsad edip asabî ruhları azab içinde bırakır. Selâmet-i kalb ve istirahat-ı ruh isteyen adam, siyaseti bırakmalı. Evet, şimdi küre-i arzda herkes ya kalben, ya ruhen, ya aklen, ya bedenen gelen musibetten hissedarlıktan, azab çekiyor, perişandır. Bilhâssa ehl-i dalalet ve ehl-i gaflet, merhamet-i umumiye-i İlahiyeden ve hikmet-i tâmme-i Sübhaniyeden habersiz olduğundan, nev'-i beşere rikkat-i cinsiye, alâkadarlık cihetiyle kendi eleminden başka nev'-i beşerin şimdiki elîm ve dehşetli elemleriyle dahi müteellim olup azab çekiyor. Çünki lüzumsuz ve malayani bir surette vazife-i hakikiyelerini ve elzem işlerini bırakıp âfâkî ve siyasî boğuşmalara ve kâinatın hâdiselerini merakla dinleyerek, karışarak ruhlarını sersem akıllarını geveze etmişler. Zarara razı olana merhamet edilmez manasında
اَلرَّاض۪ى بِالضَّرَرِ لَا يُنْظَرُ لَهُ
kaide-i esasiyesiyle şefkat hakkını ve merhamet liyakatını kendilerinden selbetmişler. Onlara acınmayacak ve şefkat edilmez. Ve lüzumsuz başlarına bela getiriyorlar.
Ben tahmin ediyorum ki: Bütün küre-i arzın bu yangınında ve fırtınalarında, selâmet-i kalbini ve istirahat-ı ruhunu muhafaza eden ve kurtaran, bu memlekette, Risalet-ün Nur dairesine sadakatla girenlerdir.
Yükleniyor...