Sual:

Gavs-ı A'zam gibi büyük veliler, bazı evkatta, mazi ve müstakbeli hazır gibi müşahede ederler. Neden maziye ait cihette sarahat suretinde haber veriyorlar da, istikbalden hafî remizlerle, gizli işaretlerle bahsediyorlar?

Elcevab:

لَا يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُ

âyetiyle

عَالِمُ الْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُعَلٰى غَيْبِه۪ٓ اَحَدًا ٭ اِلَّا مَنِ ارْتَضٰى مِنْ رَسُولٍ

âyeti ifade ettikleri kudsî yasağa karşı ubudiyetkârane bir hüsn-ü edeb takınmak için tasrihten işaret mesleğine girmişler. Tâ ki işaretler ile, remz ile anlaşılsın ki, ihtiyarsız niyetsiz bir surette talim-i İlahî ile olmuştur. Çünki istikbalî olan gaybiyat, niyet ve ihtiyar ile verilmediği gibi niyet ile de müdahale etmek, o yasağa karşı adem-i itaatı işmam ediyor.

* * *


Hazret-i Gavs'ın keramet-i gaybiyesini teyid eden bir âyetin işaratındaki bir nükte-i i'caziyedir

Kur'andan tereşşuh eden o Sözler ve risaleler, Kur'an-ı Hakîm'in bir nevi müstakim tefsiri ve hakaik-i imaniyenin istikametli ve kuvvetli delilleri olduğundan; o risaleler ve Sözler'e gelen şeref ve takdir ve tahsin, Kur'ana ve hakaik-i imana aittir. Madem öyledir bilâ-perva derim ki:

وَلَا رَطْبٍ وَلَا يَابِسٍ اِلَّا ف۪ى كِتَابٍ مُب۪ينٍ

sırrıyla, Kur'anda elbette bu istikametli tefsirinin istikametine işaret var. Evet var. Kur'an o tefsirine hususî bakıyor. Çünki âyât-ı mühimmeden Sure-i Hud'daki

{(Haşiye): Hattâ Resul-i Ekrem (Aleyhissalâtü Vesselâm) ferman etmiş ki:

شَيَّبَتْن۪ى سُورَةُ هُودٍ

yani Sure-i Hud'daki

فَاسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ

âyeti beni ihtiyarlattırdı. Çünki ehemmiyeti azîmdir. İstikamet-i tâmmeyi emrediyor.}


فَمِنْهُمْ شَقِىٌّ وَ سَع۪يدٌ

âyeti bulunan sahifenin karşısında

Yükleniyor...