-Tahsile gitmişler. İşte Hindistan, İslâm'ın müstaid bir veledidir, İngiliz mekteb-i idadisinde çalışıyor. Mısır, İslâm'ın zeki bir mahdumudur, İngiliz mekteb-i mülkiyesinden ders alıyor. Kafkas ve Türkistan, İslâm'ın iki bahadır oğullarıdır, Rus mekteb-i harbiyesinde talim alıyor, ilâ âhir.

Yahu şu asilzade evlâd, şehadetnamelerini aldıktan sonra, herbiri bir kıt'a başına geçecek, muhteşem âdil pederleri olan İslâmiyet'in bayrağını, âfâk-ı kemalâtta temevvüc ettirmekle, kader-i ezelînin nazarında feleğin inadına, nev'-i beşerdeki hikmet-i ezeliyenin sırrını ilân edecektir.

İşte hikâyemin yarısı bu kadar.

Neme lâzım ve nefsî nefsî dediren halet-i ruhiyeyi, bir temsil ile beyan edeceğim:

Felekzede, perişan

{(*): Demek

اَلدُّنْيَا سِجْنُ الْمُؤْمِنِ وَ جَنَّةُ الْكَافِرِ

mecaz değilmiş.}


fakat asil bir aşiretten bir cesur adam ile; talii yaver, feleği müsaid, diğer bir aşiretten bir korkak ile bir

Yükleniyor...