Peygamber Efendimiz Kuba'da üç gün kaldı ve meşhur Kuba mescidini yaptırdı. İslâmda yapılan ilk mescid budur. Sonra Hazret-i Ali arkadan yetişip Kuba'da Hazret-i Peygamberle buluştu. Ashab-ı kiramdan meşhur "Selman-ı Farisî" de Kuba'ya gelip İslâm dinini kabul etti.

118- Peygamber Efendimiz, Rebiülevvel ayının on altısına raslayan bir cuma günü idi ki, sabahleyin müslümanlardan yüz kişi ile Kuba'dan ayrılıp medine'ye yürüdüler. Yolda "Ranuna" denilen derenin üst tarafına indiler. Peygamber Efendimiz orada çok açık ve güzel hutbe okuyup cuma namazını kıldırdı. Hazret-i Peygamberin ilk kıldırdığı cuma namazı budur.

Peygamber Efendimiz, o gün Medine'ye şeref verdiler. O gün müslümanlar için bayram olmuştu. Her ağızdan: "Ya Resûlallah" Hoş geldiniz," sesleri yükseliyordu. Her yüzde bir neşe ve sevinç parlıyordu. Güzel şiirler okunuyordu. Ensar-ı kiramdan her biri: "Ya Resûlallah! Benim evimi şereflendir," diye yalvarıyordu. Fakat Peygamber Efendimiz, hiç birinin gönlü kalmasın diye: "Devemi bırakınız, Yüce Allah tarafından görevlendirildiği tarafa gidiyor. Bakalım nerede duracak!" buyurdu. Deve de önce "Malik ibni Neccar"ın evi önündeki boş arsada çöktü. Sonra kalkıp Beni Neccar'dan "Halid Ebû Eyyüb El-Ensarî'nin evinin önünde çöktü. Oradan da kalkıp yine eski yerine dönerek orada durdu. Peygamber Efendimiz: "İnşallah konağımız burasıdır," diyerek Hazret-i Halid'in evine şereflendirdi. Yedi ay o evde oturdu.

119- Ensar-ı kiram (Medineli ashab), her gün peygamberi ziyaret ederek nöbetle yemek getirir ve hizmette bulunurlardı. O süre içinde, adı geçen boş arsa on miskal altına satın alınarak üzerinde bir mescid bina edildi. Bugün imarına pek büyük önem verilerek yapılmış olan Mescid-i Nebevi (Peygamberin Mescidi) işte aslen bu mübarek mesciddir. Bunun çevresinde yapılmış olan hücreler (odalar) tamamlanınca Peygamber Efendimiz bunlara taşındı. Mekke'de kalmış olan mü'minlerin annesi Hazret-i Sevde ile Peygamberimizin diğer aileleri Medine'ye getirildi. Artık Medine-i Münevvere bu mübarek mü'minlerin ikinci yurdu olmuştu.

Müslümanlar tarafından kubul edilen "Hicrî Tarih", Peygamber Efendimizin Medine'ye hicret ettikleri yılın Muharrem ayından başlar. Bu tarihten itibaren müslümanlar için pek parlak bir ilerleme ve açılma devresi başlamış oldu.

120- Mescid-i Nebevi (Peygamberin Mescidi) yapıldıktan sonra, ashab-ı kiram toplanıp beş vakit namazı cemaatla kılmaya başlamışlardı. Fakat namaz vakitlerini ilân edip bildirmek gerekiyordu. Başka milletlerin ibadete çağrı için boru öttürmek, çan çalmak, yüksek bir yerde ateş yakmak gibi kabul etmiş oldukları anlamsız işaretler İslâmiyete yakışmazdı. Bir aralık Hazret-i Ömer'in teklifi ile: "Essalâte Camiaten (topluca namaza)" diye seslenildi. Sonra Ensar-ı kiramdan Abdullah ibni Zeyd'e rüyasında bildiğimiz şekilde ezan öğretildi. Hazret-i Ömer de böyle bir rüya gördü. Peygamber Efendimiz bunu işitince: "İnşaallah bu rüya hakdır, namaza böyle çağrılmalıdır," diye emretti. Sonra bu rüya, Allah'ın vahyi ile de sağlamlaştırıldı. Artık namaz vakitleri bu şekilde ilân edilir oldu.


Yükleniyor...