ve insîyi de susturacak bir cevabdır.

İkinci Nokta:

Şeytan, kusurlu insana kusurunu itiraf etmemek ile istiğfar ve istiaze yolunu kapayıp, enaniyeti tahrik ederek, avukat gibi, nefsini müdafaa ettirir. Âdeta nefsini taksirattan takdis ettirmesine mukabil, herkesi ikna' edecek bir cevabdır. Kusurunu görmemek, o kusurdan daha büyük bir kusur bulunduğunu ve kusurunu görmek, kusuru kusurluktan çıkarmak olduğunu beyan eder.

Üçüncü Nokta:

İnsanın hayat-ı içtimaiyesini ifsad eden en mühim bir desise-i şeytaniye; "mü'minin bir tek seyyiesiyle hasenatını örtmek" ile o mü'mine karşı adavet ettirmeye mukabil, mizan-ı ekberde adalet-i mutlaka-i İlahiyenin tecellisindeki düstur ile; herkese lüzumlu, hususan hadîd-ül mizac ve müşkilpesend insanlara, kıymetdar ve haklı ve kuvvetli bir cevabdır.

İşte şu risale onüç işaret ile şeytan-ı insî ve cinnînin onüç hücum yollarını kapadığı gibi;

قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ

Suresinin kal'a-i metininde tahassun etmek için onüç anahtar olup, onüç kapıyı ehl-i imana açar.

Şu Hikmet-ül İstiaze Risalesi'nin iki mühim kardeşi var. Birisi Yirmidokuzuncu Mektub'un Altıncı Risalesi olan "Hücumat-ı Sitte", mühim bir kal'a olduğu gibi; ikinci bir kardeşi olan Yirmialtıncı Mektub'un "Hüccet-ül Kur'an Aleşşeytan Ve Hizbihi" namındaki risalesi dahi bir hısn-ı hasîndir. Bu üç risale birbiriyle münasebetdardır. Ve ehl-i imana bu zamanda çok lüzumlu olduğunu ihtar ediyorum. Fakat şu risaleler tamamıyla Kur'ana sadık olanların ellerine verilebilir. Bid'a ve dalalete tarafdar veya siyasetçiliğe mübtela olanların ellerine vermemek gerektir. Bilhâssa "Hücumat-ı Sitte", içerisinde Eski Said'in şiddetli lisanı karıştığı için, en has ve en sadık kardeşlerime mahsustur. Şimdilik

Yükleniyor...