âyetinin bir hakikatını tefsir ediyor.
YEDİNCİ NÜKTE:
Sünnet-i Seniyenin herbir mes'elesi altında bir edeb bulunduğunu beyan eder. "Allâm-ül Guyub'a karşı edeb ve hicab nasıl olabilir ve ne demektir?" sualine karşı, güzel bir cevabdır.
SEKİZİNCİ NÜKTE:
Sünnet-i Seniyenin bir kısmı şefkat-i Ahmediyenin (A.S.M.) tereşşuhatı olduğu gibi, Zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm'ın nasıl bir maden-i şefkat olduğunu gösteriyor.
DOKUZUNCU NÜKTE:
Sünnet-i Seniyenin herbir nev'ine tamamen bilfiil ittiba etmek, ehass-ı havassa mahsus olduğu halde; herkes niyeti ile ve kasd ile ve tarafdarane ve iltizamkârane ve takdirkârane talib olmakla, o ittiba-ı tâmmeden tam hissedar olabilir. Ehl-i tarîkatın ezkâr ve evrad ve meşrebleri, esasat-ı Sünnete muhalefet etmemek şartıyla bid'ata dâhil olmadığını, olsa olsa bid'a-i hasene olduğunu beyan eder.
ONUNCU NÜKTE:
قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُون۪ى يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ
Muhabbet-i İlahiyeye ve o muhabbetin neticesinde Sünnet-i Seniyenin ittibaına dair, üç nokta ile, gayet merak-aver ve mühim ve güzel beyanat var. Hattâ kitabın nakşında şu Onuncu Nükte'nin bir şua-ı kerametini, tevafukla nazara gösteriyor.
ONBİRİNCİ NÜKTE:
Zât-ı Ahmediyenin Sünnet-i Seniyesinin menbaı; hem akvali, hem ahvali, hem ef'ali olduğunu ve herbirisi hem farz, hem nevafil, hem âdât aksamına inkısam ettiğini ve Kur'anda
وَاِنَّكَ لَعَلٰى خُلُقٍ عَظ۪يمٍ
sırrıyla, nev'-i beşer içinde manen ve ruhen olduğu gibi, mizac-ı cismanîsinin cihetiyle dahi en mutedil noktasında ve kuva-yı cismaniye ve nefsiyede nokta-i itidalin vasatında ve kemalinde
YEDİNCİ NÜKTE:
Sünnet-i Seniyenin herbir mes'elesi altında bir edeb bulunduğunu beyan eder. "Allâm-ül Guyub'a karşı edeb ve hicab nasıl olabilir ve ne demektir?" sualine karşı, güzel bir cevabdır.
SEKİZİNCİ NÜKTE:
Sünnet-i Seniyenin bir kısmı şefkat-i Ahmediyenin (A.S.M.) tereşşuhatı olduğu gibi, Zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm'ın nasıl bir maden-i şefkat olduğunu gösteriyor.
DOKUZUNCU NÜKTE:
Sünnet-i Seniyenin herbir nev'ine tamamen bilfiil ittiba etmek, ehass-ı havassa mahsus olduğu halde; herkes niyeti ile ve kasd ile ve tarafdarane ve iltizamkârane ve takdirkârane talib olmakla, o ittiba-ı tâmmeden tam hissedar olabilir. Ehl-i tarîkatın ezkâr ve evrad ve meşrebleri, esasat-ı Sünnete muhalefet etmemek şartıyla bid'ata dâhil olmadığını, olsa olsa bid'a-i hasene olduğunu beyan eder.
ONUNCU NÜKTE:
قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُون۪ى يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ
Muhabbet-i İlahiyeye ve o muhabbetin neticesinde Sünnet-i Seniyenin ittibaına dair, üç nokta ile, gayet merak-aver ve mühim ve güzel beyanat var. Hattâ kitabın nakşında şu Onuncu Nükte'nin bir şua-ı kerametini, tevafukla nazara gösteriyor.
ONBİRİNCİ NÜKTE:
Zât-ı Ahmediyenin Sünnet-i Seniyesinin menbaı; hem akvali, hem ahvali, hem ef'ali olduğunu ve herbirisi hem farz, hem nevafil, hem âdât aksamına inkısam ettiğini ve Kur'anda
وَاِنَّكَ لَعَلٰى خُلُقٍ عَظ۪يمٍ
sırrıyla, nev'-i beşer içinde manen ve ruhen olduğu gibi, mizac-ı cismanîsinin cihetiyle dahi en mutedil noktasında ve kuva-yı cismaniye ve nefsiyede nokta-i itidalin vasatında ve kemalinde
Yükleniyor...