bulunan ferd-i ferîd, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm olduğunu isbat ediyor. Bu risale dahi, başta denildiği gibi, bir tiryak-ı enfa' ve bir iksir-i a'zamdır.

ONİKİNCİ LEM'A:

62

اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَت۪ينُ ٭ اَللّٰهُ الَّذ۪ى خَلَقَ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ وَمِنَ الْاَرْضِ مِثْلَهُنَّ يَتَنَزَّلُ الْاَمْرُ بَيْنَهُنَّ لِتَعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ وَ اَنَّ اللّٰهَ قَدْ اَحَاطَ بِكُلِّ شَيْءٍ عِلْمًا

âyetlerinin, ehl-i Fennin ve şimdiki Coğrafyacı ve Kozmoğrafyacıların medar-ı tenkidleri olmuş iki hakikatını, "İki Nükte" ile tefsir ediyor.

BİRİNCİ NÜKTE:

Umum rızk doğrudan doğruya Kadîr-i Zülcelal'in elinde olduğunu ve hazine-i rahmetinden çıktığını beyan ederek, rızıksızlıktan ölmek olmadığını isbat eder.

İKİNCİ NÜKTE:

Küre-i Arz'ın, münkir Coğrafyacı feylesofların rağmına olarak, yedi vecihle yedi tabaka olduğunu ve semavat dahi, Kozmoğrafyacı feylesofların rağmına olarak, yedi vecihle yedi tabaka olduğunu isbat eder. Bu risale, öyle geveze mülhidlere bir licamdır, yani gemdir.

ONÜÇÜNCÜ LEM'A:

70

"Hikmet-ül İstiaze" namıyla maruf, gayet kıymetdar ve kuvvetli ve hakikatlı bir risaledir.

قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ ٭ مَلِكِ النَّاسِ ٭ اِلٰهِ النَّاسِ ٭ مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ ٭ الَّذ۪ى يُوَسْوِسُ ف۪ى صُدُورِ النَّاسِ ٭ مِنَ الْجِنَّةِ وَ النَّاسِ

Suresinin en mühim bir hakikatını,

Yükleniyor...