iman ve Kur'anın takdir ve tebrikine lâyık ve seza görüyorum.

Ey Kur'an'ın tercümanı! Nazar-ı dikkat ve im'anla senin bu mir'at-ı mücellâ olan Risale-i Nur'un şahs-ı manevîsine bakan ehl-i ibret ve erbab-ı basiret istese, o âyinede Resul-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı seyredebilir. Hattâ daha keskin bir nazarla baksa, o Mahbub-u İlahî'nin gümüş alnını parlak ve güneş yüzünü görüp vech-i pâkinde dest-i kudretle yazılıp parlayan

قُلْ هُوَ اللّٰهُ

sure-i şerifesini âlim değil, bir ümmi de olsa okuyup anlar.

Ey mu'cize-i Kur'anî ve ey Nur-u Rahmanî! Şimdi beni biraz da tercüman ve serkâtibin, naşir-i efkâr ve kâşif-i esrar olan Üstad'ın huzur-u âlî ve irfanına çıkar ve onunla konuştur.

İşte yaşadığı bir küçük ve mütevazi bir kulübe, âdeta çırılçıplak. Bir su destisi ve bir kupa, küçük bir gaz ocağı ve bir çinko çanak, sade basit bir yatak. Gayet lüzumlu ve mahdud birkaç eşyadan maada bir şey görünmüyor.


Yükleniyor...