الْيَوْمَ نُنَجّ۪يكَ بِبَدَنِكَ

cümlesinde bir tarihî mu'cizeyi, hattâ çok kelimelerinde müteaddid i'caz lem'alarını ve bazı harflerinde mu'cizane nükteleri bulduğum bir zamanda, namazda Fatiha'yı okurken

نَعْبُدُ نَسْتَع۪ينُ

deki "nun"un bir mu'cizesini bana bildirmek için bir sual kalbime geldi: Neden

اَعْبُدُ اَسْتَع۪ينُ

yani "Ben ibadet ve istiane ederim" denilmedi? Nun-u mütekellim-i maalgayr ile, yani "Biz sana ibadet ve istiane ederiz" demiş? Birden o "nun" kapısıyla bir seyahat-ı hayaliye meydanı açıldı. Namazdaki cemaatın azîm sırrını ve büyük menfaatini ve bu tek harf bir mu'cize olduğunu şuhud derecesinde bildim ve gördüm. Şöyle ki:

Ben o zaman İstanbul'da Bayezid Câmii'nde namaz kılarken,

اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُ

dedim. Baktım, o câmideki cemaat, benim gibi

Yükleniyor...