• Müdâvele-i efkârda bir işi isabetsiz veya zararlı bulduğunu arkadaşına söylerken; edep, terbiye, hürmet gibi yüksek ahlâkı çiğneyerek, tehevvürle, şiddetle söylememeli, karşısındakinin izzetini kırmamalıdır. Bu kabil davranışlar İslâmî terbiye ve ahlâka sırt çevirmek olduğu halde, bunu hiç nazara almayarak, “Bana böyle dedi, şöyle dedi” gibi hiddetle mukabele etmemelidir.

• Esas kusur, dehşetli zararlarda kendisinin dahli olmadığına, ya cehl-i mürekkeple veya gururla, iddiada bulunmasıdır. Hâlbuki mesai arkadaşlarına hürmetle mukabele edip, kendi kararlarının isabetsiz olabileceğine ihtimal vererek, yirmi meselede hiç olmazsa on adedini iş arkadaşlarının kanaatleri doğrultusunda iş yapmasıyla, fikirlerine menfi hislerin karışmadığı, anlaşılmış olur.

• Arkadaşlarımızın fikirlerindeki isabetsizlik, zararlara sebep olunca; bizler bu zarara sebep olana, hürmetkârâne, asîlane, alçak gönüllülükle -kendi fikirlerinde veya vazifelerdeki kusurları da sayarak- ondan özür dileyerek söylemeliyiz. Velev kırkıncı defa da olsa... Yine bir yanlışı, sadece yapana söylemek yerine, şuna buna söylenmesi, müessese mensuplarına olan hüsn-ü zan ve itimadın kırılmasına yol açar. Zira bir kimse; aile çatısı altında kalması icap eden hataları yayarak, o hataları işleyen kardeşini kötüleyip, başkalarına söyleyerek binlerce zarar getireceğini, hissiyatının tesiriyle göremez.

• Müteaddit defalar bir iş hususunda münakaşa edilir; meşveret ve müdâvele-i efkâr adı ile söze oturulur. Münakaşa ve kavga ile kalkılır. Bu kavgamsı konuşmada herkes heyecanlanır. Hisler heyecana gelir. Biri diğerine, diğeri ötekine hakaretli sözler sarf eder. İlk defa birisi hakaret eder, diğeri de misilleme yapar. İlk hakaret edip kalp kıranı kast ederek “O bana böyle dedi, ben de ona öyle dedim” der. Bu beş altı defa tekerrür edince, artık en yakın dava arkadaşına küskün durur. Bu küskünlüğü gören ikinci, birinciden soğur, ikinci ile üçüncü birleşir. Birincinin gıyabında konuşa konuşa, artık o da haricilerin müşfiki, can kardeşine küsücü olmuştur. Artık o birincinin hakkında tenkitler ve kusurları sayıp dökmeler başlamıştır.

• İslâm muâşeret, edep ve terbiyesine riayet etmeden, nefse ve tehevvüre kapılarak, arkadaşlarını tenkit ve kusurlarını sayıp dökmek, hariçtekilere dahi yapılmayacak bed muameleyi, dâhili hizmet mensuplarına, yapmak demektir. Bu kötü hissiyat zararlı neticeler doğurunca, “Ben sebep oldum, özür dilerim” olgunluğunu göstermeyerek, zararlı neticeyi acîb bir hâlet-i ruhiye ile karşısındaki arkadaşına yüklemektedir.

• Şahısların tamamının alâkadar olduğu umumî bir meselede, iki farklı görüş taraftarları birbirini sabit fikirlilikle itham ederek, müessese hizmetine dinamit koyarak, umumun zararına sebep olmaktadırlar.


Yükleniyor...