"Ehl-i sünnet ve cemaat olan ehl-i hak mezhebini karargâh yap ve Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyanın muhkemat kal'asına gir ve Sünnet-i Seniyeyi rehber yap, selâmeti bul."

Ne garib ve acıklı bir mes'ele ki: Maddede boğulmuş, menfaat-ı nefsaniyesine esir olmuş, İslâmiyet ruhundan bîhaber zavallılar, hak yolcularının faaliyetlerine baktıkları zaman, Allah rızasından gelen, iman ve Kur'andan fışkıran manevî sürur ve sevinci his ve derketmedikleri için, bunu hasis menfaatler ve dünyevî maksadlar peşinde koşmak gibi yalanlarla, iftiralarla manalandırmak istemektedirler. Bu müfsidler, iftiracılar; hiç olmazsa tarih sahifelerine nazar etselerdi, böyle bir zanna aslâ kapılmayacaklardı. Çünki göreceklerdi ki: Tarihe şeref veren erler, dünyevî bir maksad ve menfaatle hareket etmemişler, başkalarının saadetiyle telezzüz etmekten gelen rıza-yı İlahîye müteveccih sürur ve şeref onlara kâfi gelmiş.

İşte büyük kahraman Üstad Bedîüzzaman Said Nursî ve talebelerinin hareketleri de böyle çok ulvî, insaf ve akıl sahiblerini sevinçle ve heyecanla ağlattıracak derecede nezih ve parlaktır.

Bu hareketi, bu hizmeti başka maksadlara

Yükleniyor...