bir fenni faraza on asır evvel bir adam tefhim ve talimine çalışsa idi; mağlata ve safsataya düşürmekten başka bir şey yapamaz idi. Meselâ, denilse idi: "Şemsin sükûnuyla
{(*) Tefsirimde böyle yazmıştım:
قد سنح لى فى سنة ١٣٣٣ فى المرض بين النوم واليقظة فى والشمس تجرى لمستقر هذا المعنى اى فى مستقرها لاستقرار منظومتها اى جريانها باذن اللّه لتولد جاذبتها النظامة للمنظومة الشمسية ولو سكنت و سكتت لتناثرت
Yâni, kendi müstakarrında mihveri üzerinde Allah'ın emriyle cereyanı, manzumesini tanzim eden câzibesinin tevlidi içindir. Eğer şems silkinmese meyveleri düşecek. Silkinse yemişleri olan seyyaratın istikrarları temin edilir. -Müellif-}
Arzın hareketine ve bir katre suda bir milyon hayvanatın bulunduklarına temaşa edin! Tâ Sâniin azametini bilesiniz!..
Cumhur-u avam ise, hiss-i zâhir veya galat-ı hissin sebebiyle hilaflarını zarurî bildikleri için, ya tekzib veya nefislerine muğalata veya mahsûs olan şeye mükâbere etmekten başka ellerinden bir şey gelmez idi. Teşviş ise, -bâhusus onuncu asra kadar- minhac-ı irşada büyük bir vartadır. Ezcümle: sathiyet-i arz, ve deveran-ı şems, onlarca bedihiyat-ı hissiyeden sayılır idi.
Şu gibi meseleler müstakbeldeki nazariyata kıyas olunmaz. Zîrâ müstakbele ait olan şeylere hiss-i zâhir taalluk etmediği için iki ciheti de muhtemeldir, itikad olunabilir. İmkân derecesindedir, itminan kabildir.
Onun hakk-ı sarîhi tasrihdir. Lâkin hîna ki, hissin galatı bizi
مَا نَحْنُ ف۪يهِ
mizi imkân derecesinden bedahate, yâni cehl-i mürekkebe çıkardı. Onun nazar-ı belâğatta hiç inkâr olunmaz olan hakkı ise, ibham ve ıtlaktır. Tâ ezhan, müşevveş olmasınlar. Fakat hakikata telvih ve remz ve îma etmek gerektir. Efkâr için kapıları açmak, duhûle davet etmek lâzımdır. Nasıl ki, Şeriat-ı Garra öyle yapmıştır. Hem de istikrarsız,
{(*) Tefsirimde böyle yazmıştım:
قد سنح لى فى سنة ١٣٣٣ فى المرض بين النوم واليقظة فى والشمس تجرى لمستقر هذا المعنى اى فى مستقرها لاستقرار منظومتها اى جريانها باذن اللّه لتولد جاذبتها النظامة للمنظومة الشمسية ولو سكنت و سكتت لتناثرت
Yâni, kendi müstakarrında mihveri üzerinde Allah'ın emriyle cereyanı, manzumesini tanzim eden câzibesinin tevlidi içindir. Eğer şems silkinmese meyveleri düşecek. Silkinse yemişleri olan seyyaratın istikrarları temin edilir. -Müellif-}
Arzın hareketine ve bir katre suda bir milyon hayvanatın bulunduklarına temaşa edin! Tâ Sâniin azametini bilesiniz!..
Cumhur-u avam ise, hiss-i zâhir veya galat-ı hissin sebebiyle hilaflarını zarurî bildikleri için, ya tekzib veya nefislerine muğalata veya mahsûs olan şeye mükâbere etmekten başka ellerinden bir şey gelmez idi. Teşviş ise, -bâhusus onuncu asra kadar- minhac-ı irşada büyük bir vartadır. Ezcümle: sathiyet-i arz, ve deveran-ı şems, onlarca bedihiyat-ı hissiyeden sayılır idi.
Şu gibi meseleler müstakbeldeki nazariyata kıyas olunmaz. Zîrâ müstakbele ait olan şeylere hiss-i zâhir taalluk etmediği için iki ciheti de muhtemeldir, itikad olunabilir. İmkân derecesindedir, itminan kabildir.
Onun hakk-ı sarîhi tasrihdir. Lâkin hîna ki, hissin galatı bizi
مَا نَحْنُ ف۪يهِ
mizi imkân derecesinden bedahate, yâni cehl-i mürekkebe çıkardı. Onun nazar-ı belâğatta hiç inkâr olunmaz olan hakkı ise, ibham ve ıtlaktır. Tâ ezhan, müşevveş olmasınlar. Fakat hakikata telvih ve remz ve îma etmek gerektir. Efkâr için kapıları açmak, duhûle davet etmek lâzımdır. Nasıl ki, Şeriat-ı Garra öyle yapmıştır. Hem de istikrarsız,
Yükleniyor...