Öyle ise: O fikir, onunla hiç barışmaz. Elbet o fikir ve meslek, beka, yaşamak ister... Yaşaması cumhurda kat'an takarrur ister, kalb etmeli kabulü.

Avam kalbinde takarrur, bir kudsiyet ister. Kudsiyeti verecek, içtima'î din ister. Avamı çok düşünmüş ihsanlı, merhametli

Bir şeriat ister. Demek ister istemez, dehalet edecek. İslamiyete, teslim olacak, ya ölecek. Bunu iyi bilmeli.

Eğer desen: "Nedendir, İslâmiyet pek garib düştü de zayıf oldu, izzeti kayboldu, saadeti âfile, tali'le gurûb ettik.

Yıldız tulu' etmedi.?! Derim: Onun sebebi, Garba karşı istihsan, muhabbetimiz oldu. Biz menhus bir muhabbetle, Garba teveccüh ettik,

Şems-i İslâmiyeti de, guruba yüz tutturduk. Garbdan şedid nefretle, ne vakit yüz çevirip, şarka bir muhabbetle, cidden teveccüh ettik;

Şevket-i İslâmiyet, kameri işrak eder, İslâmiyet şemsinden, nuru alır dağıtır. Hilali teali eder. Aldandık hata ettik.

Muhabbeti hariçte, husumeti dahilde sarf ettik, hem de düştük. Kalkmak için lazımdır; bunları becayiş etmek, hata ettik de gördük."

* * *


İslâmiyet, İnsaniyette Te'min-i Müsalemet Ve İ'lâ-yı Kelimetullah İçin Cihad İster. Cihad Mertebe-i Şehâdetin Nerdibanıdır

Âlem-i İslâm cihadı, zamanen iki yüz senelik, mekânen ikiyüz günlük, tedafüî bir harb ve darb cephesi daima var idi.

En son siper ise, bu yeni senedir, hem Eskişehirdi. Zalim kafirin, en son taarruzu da, bu cephede de hemen kırıldı.

Bu harb, başka harbe benzemez. Şu küçücük cephede, muvakkat galebesi; hakikî gaddar hasma, zaferi temin etmez, boşa gider inadı.

Şarkta onun hayatı; şu İslâm kuvvetinin, imha-i mevtindendir. Kuvvetimiz hayatı; ona müthiş bir mevttir, zulüm etmez temadî.

İslam kuvveti ise; nasıl ki dayanmışsa, dayansa nerede olsa, gaddar hasmın hayatı, şarkta elbette söner. Baki kalır ramadı.

Yükleniyor...