Nasıl her bir insanda, gıdaya ihtiyaç var; onun gibi zevke de, bir ihtiyacı vardır. Nefs ve heva yolunda, süflî ve hem zelili;

Zevki tatmin olmazsa, ruh ve hüda vechinde zevkini arayacak. Mesela: Burada iki adam var, sen onlara davetli.

Birinci: Pek müşa'şa', hem dahi cazibedar, eğlenceli heveskâr.. Seni bir ziyafete teşriflerle çağırır. Öbürüsü: Sadeli,

Fakirane bir yerde, hem basit bir çorbaya, seni umumla çağırır. Namaz vakti de gelmiş. Birinci davet için ki, o pek şa'şa'lı.

Cemaat ve sünneti, belki de hem namazı terkedersin gidersin. Zevksiz diğer davete, zevk-i ruhanî olan lezzet-i bîzevali;

İbadet ve sünneti terk etmezsin, gitmezsin. Birinci ziyafetse; şimdiki medeniyet. İkinci ziyafetse, avamî medeniyet o daha adaletli.

Adâlet-i hâlise, İslâmiyetten çıkar; ruha hayat veriyor, hayatını öldürmez. Zulmetsizdir hayatı, hakikattir kemâli.

İslâm bir ibret aldı; İslâmiyet eskide gaflet edip de küstü, Hıristiyanlık dini ise, kendi hasm-ı galibi, ki medeniyetle fenni, dost ederek, hileli,

Kendine mal ederek, o iki silah ile bize galebe çaldı. Şimdi şarkta bir müthiş, silah imal edilir; yakın oldu ikmali.

Bunun kısm-ı azamı, hem haktır hem malımız, biz sahip olmalıyız. Zira hak kısmı hakkımızdır. Müzahref kısmı ise, onlara bırakmalı, başlarına vurmalı.

Eğer bundan müstağni, eski gibi de küssek; o hayyal Hıristiyanlık, kendine dost ederek, onu aleyhimizde ederek istimali.

İslâmın zararına, yine istihdam eder, karşısında husumetle dayanmak pek güç olur. O yeni bir fikirdir, belâlı hem faideli.

Cumhura müteveccih, muhatabı avamdır, şu cumhur-u avama, tevcih olan bir fikir, ger kudsiyet almazsa, yakın olur zevali.

Çabuk söner de ölür, o yeni desatire, bir kudsiyet verecek, iki muazzam din var, ona ziya buna zulmetli. Buna zulmet, ona ziyalı.

Şu şarkî keskin fikir, vakta gözünü açmış; başında duran hasmı, Hıristiyan dini bulmuş. Hasmın elinde silah, yine o din olmalı.

Yükleniyor...