Altıncısı:
وَلَمْ يَكُنْ
Bir tevhid-i câmi'dir. Ne zâtında nazîri, ne ef'alinde şeriki, ne sıfâtta şebîhi
لَمْ
lafzına nazargâh... Şu altı cümle manen birbirine netice, hem birbirinin bürhanı. Müselseldir berâhin, mürettebdir netaic şu surede karargâh...
Demek şu Sure-i İhlas'ta, kendi mikdar-ı kametinde müselsel hem müretteb otuz sure münderiç; bu bunlara sehergâh...
لَا يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُ
* * *
Ruhun Dört Havassına Dört Gayet-ül Gayât Var
Vicdana dört anasır, ruha da dört havastır: İrade ve Zihin ve His, Latife-i Rabbanî...
Şu dörtten herbirinin var bir gâyetül-gâyatı; iradenin gâyeti, ibadet-i Rahmânî...
Zihnin mârifetullah, hissin muhabbetullah, lâtifenin şuhuddur, bir ihsan-ı Sübhanî.
Ubudiyet-i mutlak, ibadet-i kâmile dördüne de câmi'dir, bunun ismi takvadır, bir tâbir-i Kur'ânî.
Şeriâtın esası şu dörtleri terbiye, tenmiye ve tehzîbdir... Hem gâyetül gâyâta saik ve hem mizanı.
* * *
لَا مُوءَثِّرَ فِى الْكَوْنِ اِلَّا اللّٰهُ
İcâd u halk-ı kevnde, vasıta sırf zahirî, ger vasıta hakikî olsaydı, hem hakiki bir tesir verilseydi;
Hem bir şuur-u küllî verilmek lâzım idi. Hem itkanın eseri, hem sanatın kemali muhtelif olacaktı.
Halbuki en âdîden en alî, en küçükten en büyüğe kadar hiçbir vakitte nazar fütûr, kusur görmedi.
وَلَمْ يَكُنْ
Bir tevhid-i câmi'dir. Ne zâtında nazîri, ne ef'alinde şeriki, ne sıfâtta şebîhi
لَمْ
lafzına nazargâh... Şu altı cümle manen birbirine netice, hem birbirinin bürhanı. Müselseldir berâhin, mürettebdir netaic şu surede karargâh...
Demek şu Sure-i İhlas'ta, kendi mikdar-ı kametinde müselsel hem müretteb otuz sure münderiç; bu bunlara sehergâh...
لَا يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُ
Ruhun Dört Havassına Dört Gayet-ül Gayât Var
Vicdana dört anasır, ruha da dört havastır: İrade ve Zihin ve His, Latife-i Rabbanî...
Şu dörtten herbirinin var bir gâyetül-gâyatı; iradenin gâyeti, ibadet-i Rahmânî...
Zihnin mârifetullah, hissin muhabbetullah, lâtifenin şuhuddur, bir ihsan-ı Sübhanî.
Ubudiyet-i mutlak, ibadet-i kâmile dördüne de câmi'dir, bunun ismi takvadır, bir tâbir-i Kur'ânî.
Şeriâtın esası şu dörtleri terbiye, tenmiye ve tehzîbdir... Hem gâyetül gâyâta saik ve hem mizanı.
لَا مُوءَثِّرَ فِى الْكَوْنِ اِلَّا اللّٰهُ
İcâd u halk-ı kevnde, vasıta sırf zahirî, ger vasıta hakikî olsaydı, hem hakiki bir tesir verilseydi;
Hem bir şuur-u küllî verilmek lâzım idi. Hem itkanın eseri, hem sanatın kemali muhtelif olacaktı.
Halbuki en âdîden en alî, en küçükten en büyüğe kadar hiçbir vakitte nazar fütûr, kusur görmedi.
Yükleniyor...