İhtiyar, iktidar beraber geldiği bir zaman; ipi boğaza dolandı, kendisi kendine bıraktı, o vakit ihtiyar nereye ilişti karıştı.
İhtiyar girmedi mideye bedene, makine işledi, nizamı bozmadı, hanede beldede işledi çalıştı.
Nizamı bozuldu noksan da bıraktı. İhtiyar dâimi demeli:
رَبَّنَا لَاتَكِلْنَا اِلٰى اَنْفُسِنَا ف۪ى رِزْقٍ ف۪ى جَد۪ى
İktidar demeli dâimi:
يَارَبّ۪ى تَوَكَّلْتُ عَلَيْكَ ، ف۪ى بَدْئ۪ى وَعُود۪ى
Hayvanın rızkı da, hayatı kadardır nazar-ı kudrette, mevkii kıymeti.
Nasıl ki o Kudret, âdetâ bahane buluyor hayatı veriyor. Öyle de rızkını önünde, halk eder serpiyor.
Güya ki kudret çalışır, hummalı bir faaliyetle; âlem-i mevatı âlem-i hayata, kesifi latife, kalb ve tebdil eder.
Hatta ki en hasis bir maddede, hayatın lemeatı serper. Öyle de: Herşeyde rızkı da hem eker, hem saklar.
O hayat nuruyla, birleşmek içindir zerrat-ı meyyite. Bir kısmı hakikî ceseddir toplanır. Bir kısmı mecazî ceseddir,
Rızık olur geliyor, birleşir tutuşur. Rızık dahi münteşir, hem geniş ceseddir. Elhasıl: Hayatın ikidir cesedi;
Birisi muhassal, diğeri münteşir. Rızık ile hayatın ikisi ikizdir, tev'emdir; nazar-ı kudrette, bir olur kıymeti.
"Kudret"tir herşeyi ademden çıkarır. "Kader"dir birinci cesedi nazm edip giydirir. "İnayet" topluyor rızkını, münteşir cesedi.
Teksifle sevkeder besletir. Yalnız bir fark var; hayatın mazbut ve muhassal olduğu içindir, defaten görünür zihayat cesedi.
Rızık ise tedrici münteşir olduğu içindir; vesvese verdirir. Beşerin zâlim ihtiyarı tavassut etmezse, âyetteki hüküm vâkidir, doğrudur:
"Açlıktan ölmek yok, rızıksızlık öldürmez." Zîra ki bedende çok vardır ihtiyat mahzenleri, herbiri doludur
İhtiyar girmedi mideye bedene, makine işledi, nizamı bozmadı, hanede beldede işledi çalıştı.
Nizamı bozuldu noksan da bıraktı. İhtiyar dâimi demeli:
رَبَّنَا لَاتَكِلْنَا اِلٰى اَنْفُسِنَا ف۪ى رِزْقٍ ف۪ى جَد۪ى
İktidar demeli dâimi:
يَارَبّ۪ى تَوَكَّلْتُ عَلَيْكَ ، ف۪ى بَدْئ۪ى وَعُود۪ى
Hayvanın rızkı da, hayatı kadardır nazar-ı kudrette, mevkii kıymeti.
Nasıl ki o Kudret, âdetâ bahane buluyor hayatı veriyor. Öyle de rızkını önünde, halk eder serpiyor.
Güya ki kudret çalışır, hummalı bir faaliyetle; âlem-i mevatı âlem-i hayata, kesifi latife, kalb ve tebdil eder.
Hatta ki en hasis bir maddede, hayatın lemeatı serper. Öyle de: Herşeyde rızkı da hem eker, hem saklar.
O hayat nuruyla, birleşmek içindir zerrat-ı meyyite. Bir kısmı hakikî ceseddir toplanır. Bir kısmı mecazî ceseddir,
Rızık olur geliyor, birleşir tutuşur. Rızık dahi münteşir, hem geniş ceseddir. Elhasıl: Hayatın ikidir cesedi;
Birisi muhassal, diğeri münteşir. Rızık ile hayatın ikisi ikizdir, tev'emdir; nazar-ı kudrette, bir olur kıymeti.
"Kudret"tir herşeyi ademden çıkarır. "Kader"dir birinci cesedi nazm edip giydirir. "İnayet" topluyor rızkını, münteşir cesedi.
Teksifle sevkeder besletir. Yalnız bir fark var; hayatın mazbut ve muhassal olduğu içindir, defaten görünür zihayat cesedi.
Rızık ise tedrici münteşir olduğu içindir; vesvese verdirir. Beşerin zâlim ihtiyarı tavassut etmezse, âyetteki hüküm vâkidir, doğrudur:
"Açlıktan ölmek yok, rızıksızlık öldürmez." Zîra ki bedende çok vardır ihtiyat mahzenleri, herbiri doludur
Yükleniyor...