Nihayeti muayyen, bin senelik bir ömre. Zîrâ nısfı geçerse, her saati geldikçe güya adım atarak dar ağaca gidersin.

Şey'en şey'en üzülmek, vehm de teselli vermez, sen de rahat etmezsin...

* * *


Allah'ın Rahmet ve Gazabından Fazla Tahassüs Hatadır

Allah'ın rahmetinden fazla rahmet edilmez. Allah'ın gazabından fazla gazab edilmez.

Öyle ise işi bırak o Âdil-i Rahîm'e. Fazla şefkat elemdir, fazla gazab zemîme...

* * *


Akıbet-i Dünyevîye İkab-ı Uhrevîye Delildir

Herkesin bir zamanda hususi tecrübeyle böyle netice bulmuş: "Filan fenalık etti, belasını da buldu" bir düstur-u hayattır.

Şu cümle-i mânidar zebanzed-i cumhurdur. Mâsiyetin muhtelif envâının içinde, tek hadd-ı müşterek var, ki tab'-ı mâsiyettir.

Demek mâsiyet haysiyeti, müstelzim-i cezadır. Küçükleri bu darda, büyükleri o dârda, mâsiyetin âkibeti burada, ukbadaki ikaba bir delildir.

* * *


Beşerin Rahatı; İhtiyar, İktidarıyla Mâkusen Mütenasiptir. Rızık Tekasüf Etmemiş Genişce Bir Ceseddir

Ey beşer-i pürşer!

{(*) Nazmı garip, cümleleri kısadır. Her kelimenin ortasında az temdid-i nefes, ahiri sakindir. -Müellif-}

Sendeki iktidar ihtiyar, sebeptir menşe'dir açlığa, zahmete. Zaaftır, aczdir, rızkının sebebi.

Bir zaman bir hayvanı gördüm, bîçare bir deri bir kemik. Yavrular getirdi muktedir valide, bir kemik bulmazdı.

Âciz yavrulara sekiz musluğunda akar bir lâtif rızık, geldi beslettirdi, mugaddi bir madde, kudretten verildi.

O zaman rahm-ı maderde sâkindi, ez'aftı â'cezdi. Rızkı da ahsendi ekmeldi, geldi de dünyaya âcizdi zaifti.

Rızkı da kâmildi hasendi. Bir parça büyüdü ihtiyarı geldi; zahmete de çattı iktidarı yoktu, ebeveyn şefkati muîni edildi.

Yükleniyor...