Şu nükte ve noktaları bildikten sonra; geniş ve muhakemeli ve müdakkik bir zihinle dinle ki: Muhammed-i Hâşimî Aleyhisselam ümmiyeti ve adem-i kuvvet-i zahiresi ve adem-i hâkimiyeti; ve adem-i meyl-i saltanat ile beraber gayet hatarlı mevakide kemâl-i vüsukla teşebbüs ederek efkâra galebe etmekle; ervaha tahabbüb ve tabayı'a halavetle tasallut; gayet kesire ve müstemirre ve râsiha ve me'lufe olan âdât ve ahlâk-ı vahşiyâneyi esasıyla hedmederek, onların yerine ahlâk-ı âliyeyi gayet metin bir esas ile lahm ve demlerine karışmış gibi te'sis etmek ile beraber, zâviye-i vahşette hamid olan bir kavimdeki kasavet-i vahşiyeyi ihmad ve hissiyat-ı dakikayı tehyîc ve secaya-yı âliyeyi ikaz ve cevher-i insaniyetlerini izhar etmekle beraber; evc-i medeniyete bir zaman-ı kasîrde is'ad ederek, şark ve garbda oturmuş maddî ve mânevî bir devlet-i cesimeyi bir zaman-ı kalilde teşkil edip, ateş-i cevval gibi, belki nur-u nevvar gibi veyahud Asa-yı Musa gibi sair devletleri bel' ve imha derecesine getirdiğinden; basar-ı basîreti kör olmayanlara sıdkını ve nübüvvetini ve hak ile temessükünü göstermiştir.
* * *
BEŞİNCİ ŞUA
Sahife-i müstakbelde rub'-u nev'-i beşerin ruhunda hükümran olmuş mes'ele-i şeriatı mütalaa edeceğiz. Öyle ise dört nükteyi nazar-ı dikkatten dûr etmemelisin!...
Birincisi:
Bir şahıs, dört veya beş fende meleke sahibi mütehassıs olmaz. Meğer hârika ola...
İkincisi:
Mes'ele-i vâhide iki mütekellimden sudur eder. Birisi mebde' ve müntehasını ve siyak ve sıbaka mülayemetini ve ahavatiyla nisbetini ve mevzi-i münasibde istimalini, yâni münbit bir zeminde sarfını nazara aldığı için, o fende olan maharetine ve melekiyetine ve ilmine delalet ettiği halde; öteki mütekellim, şu noktaları ihmal ettiği için, sathiyetine ve taklidiyetine delâlet eder. Halbuki kelâm, yine o kelâmdır.
Üçüncüsü:
İki asır evvel harika sayılan keşif, bu zamana kadar mestur kalsaydı; tekemmül-ü mebadî cihetiyle bir çocuk da keşfedebildiğini nazara al!.. Sonra onüç asır geri git!.. O zamanların te'siratından kendini tecrid et!.. Dehşet-engiz olan Cezîret-ül Arab'da otur; dikkatle temaşa et!
BEŞİNCİ ŞUA
Sahife-i müstakbelde rub'-u nev'-i beşerin ruhunda hükümran olmuş mes'ele-i şeriatı mütalaa edeceğiz. Öyle ise dört nükteyi nazar-ı dikkatten dûr etmemelisin!...
Birincisi:
Bir şahıs, dört veya beş fende meleke sahibi mütehassıs olmaz. Meğer hârika ola...
İkincisi:
Mes'ele-i vâhide iki mütekellimden sudur eder. Birisi mebde' ve müntehasını ve siyak ve sıbaka mülayemetini ve ahavatiyla nisbetini ve mevzi-i münasibde istimalini, yâni münbit bir zeminde sarfını nazara aldığı için, o fende olan maharetine ve melekiyetine ve ilmine delalet ettiği halde; öteki mütekellim, şu noktaları ihmal ettiği için, sathiyetine ve taklidiyetine delâlet eder. Halbuki kelâm, yine o kelâmdır.
Üçüncüsü:
İki asır evvel harika sayılan keşif, bu zamana kadar mestur kalsaydı; tekemmül-ü mebadî cihetiyle bir çocuk da keşfedebildiğini nazara al!.. Sonra onüç asır geri git!.. O zamanların te'siratından kendini tecrid et!.. Dehşet-engiz olan Cezîret-ül Arab'da otur; dikkatle temaşa et!
Yükleniyor...