Bu noktaya binaen, Cezîret-ül Arab sahra-yı vasîasında olan akvam-ı bedevîde kâmine ve nâime ve mestûre olan hissiyat-ı âliye, secaya-yı sâmiye -ki binlere bâliğdir- birden inkişaf, birden îkaz, birden feveran ve galeyana getirmek; şems-i hakikatın ziya-yı şûlefeşanının hassasıdır. Bu noktayı aklına sokmayan, biz Cezîret-ül Arabı gözüne sokacağız. İşte Ceziret-ül Arab, onüç asr-ı beşerin terakkiyatından sonra, en mükemmel feylesoflardan yüz taneyi göndersin. Yüz sene kadar çalışsın! Acaba bu zamana nisbeten o zamana nisbet; yaptığının yüzde birini yapabiliyor mu!?

* * *


NOKTANIN ZEYLİ

Peygamber muvaffakdır.

Kim tevfik isterse, kâinatta cârî olan âdetullaha âşinalık etmek ve nevâmis-i fıtrata dostluk etmek gerektir. Yoksa fıtrat tevfiksizlikle bir cevab-ı red verecektir...

Cereyan-ı umumî ise, muhalif harekette bulunanları, adem-âbad hiçahiçe atacaktır.

İşte buna binaen temaşa et, göreceksin ki; hilkatte cârî olan kavânin-i amîka-i dakika -ki hurdebîn-i akıl ile görülmez- hakâik-i şeriat ne derece onları müraat ve onlar ile muarefet ve münasebette bulunmuşlardır ki; o kavânin, hilkatin müvazenesini muhafaza etmiştir.

Evet şu a'sâr-ı tavîlede, şu musademat-ı azîme içinde hakâikını muhafaza, belki daha ziyade inkişafa

{(*) Hatta medeniyet nazarında, Şeriatın en ziyade tenkide maruz olan mesaili, keşşaf zaman gösterdi ki; hayat-ı içtimaiyeye en ziyade lâzım o esaslardır. Meselâ riba, kumar, müskirin hurmeti; Talak, taaddüd-ü zevcatın cevazı; mesturiyet-i nisvan ve zekatın vücûbu; unsuriyetten gelen fikr-i milliyeti ve hevesin serbestiyetini red ve men'i gibi mesail... Suretlerin tahriminde hikmet bir değil! Acaba hased, gurur, riya, şehvetâlûd şimdiki beşerin hırçın ruhunda tesavir ( **) denilen küçücük cenazelerin rolünü ve derece-i tesirini yine zaman göstermeyecek midir?!.

( **) Memnu' heykel, ya bir zulm-ü mütehaccir veya bir riya-yı mütecessiddir. -Müellif-}


getirdiğinden gösterir ki; Resul-u Ekrem Aleyhisselâmın mesleği hiçbir vakit mahvolmayan hak üzerine müessestir.

Yükleniyor...