Beşer Hayatı İsterse, Ribayı Öldürmeli

Tabaka-i havastan tabaka-i avama sıla-i rahm kopmuştur.. Aşağıdan fırlıyor

Sadâ-yı ihtilalî, vaveyl-i intikamî, kin ü hased enîni... Yukarıdan iniyor

Zulüm ve tahkir ateşi, tekebbürün sıkleti, tahakküm sâıkası!.. Aşağıdan çıkmalı:

Tahabbüb ve itaât, hürmet ve hem imtisal... Fakat merhamet ve ihsan yukarıdan inmeli,

Hem şefkat ve terbiye.. Beşer bunu isterse sarılmalı zekata, ribayı tardetmeli.

Kur'ânın adaleti bâb-ı âlemde durup ribaya der: "Yasaktır! Hakkın yoktur, dönmeli!"

Dinlemedi bu emri, beşer yedi bir sille. Müdhişini yemeden bu emri dinlemeli.

* * *


Beşer Esirliği Parçaladığı Gibi, Ecîrliği de Parçalayacaktır

Bir rü'yada demiştim: Devletler, milletlerin hafif muharebesi; tabakat-ı beşerin şedid olan harbine terk-i mevki' ediyor.

Zira beşer, edvarda esirlik istemedi, kanıyla parçaladı. Şimdi ecîr olmuştur; onun yükünü çeker, onu da parçalıyor.

Beşer başı ihtiyar; edvar-ı hamsesi var. Vahşet ve bedevîyet, memlukiyet, esaret... Şimdi dahi ecîrdir, başlamıştır geçiyor.

* * *


Gayr-ı Meşru Tarîk, Zıdd-ı Maksuda Gider

اَلْقَاتِلُ لَا يَرِثُ

bir düstur-u azîmdir: "Gayr-ı meşru' tarîk ile bir maksada giden zât, galiben maksudunun zıddıyla görür mücazat"

Avrupa muhabbeti, gayr-ı meşru' muhabbet, hem taklid ve hem ülfet. Akibeti mükafât: Mahbubun gaddarane adaveti, cinayât...

Fâsık-ı mahrum bulmaz, ne lezzet ve ne necat.

Yükleniyor...