ifade eden nev'-i vahiddeki istikrâ', hususan kıyas-ı hadsî-i hafî ianesiyle ve kıyas-ül evleviyenin te'yidiyle, mu'cizatlarının lisaniyla vahdet-i Sâni'in bir bürhan-ı bâhiresi olan Muhammed'in (A.S.M.) sıdk-ı nübüvvetine şehâdet ederler.

İşte bu sırdandır ve nübüvvet-i Muhammediyeye (A.S.M.) mukaddeme olmasındandır ki; Kur'ân-ı Hakîm ahval-i enbiyayı kesretle zikrediyor.

İKİNCİSİ

Enbiyanın Nübüvvet-i Ahmediyeye (A.S.M.) işârât ve beşaretleridir. Kütüb-ü Münzele pek çok tahrif ve tağyir olmakla beraber, ehl-i tetkik pek çok işârât ve beşâretlerini nakletmişlerdir.

{(*) Hazret-i İsa, "İbn-i insan"dan mükerreren bahsediyor. İbn-i insan, Hazret-i Ahmed olmak gerektir. -Müellif-}

Ezcümle Hüseyn-i Cisrî risalesinde yüz delil kadar tadâd ediyor. Burada iktisaren ehline havale ediyoruz.

* * *


İKİNCİ ŞUA

ZÂT-I NÛRANÎSİNE MÜRACAAT

MUKADDEME

Delil-i sıdk, harika olmak lâzım değildir. Resûl-ü Ekrem'in herbir fi'ilinde ve herbir hâlinde, herbir kâlinde sıdk lemeân eder. Fakat her hali hârika olmak lâzım değildir. Zîra hârika izharı, tasdik-i müddea içindir. Hacet olmadığı veya münasib olmadığı vakitte cereyan-ı umumiyeye mütâbaatle âdetullahın kavâninine destedâd-ı teslim oluyor. Ve öyle olmak gerektir.

Evet, Peygamberin delil-i sıdkı, herbir hareket, herbir hâlidir. Nebiyy-i Kureyşî'nin herbir hâli ve hareketi mazbut-u ümmettir. Çünkü menabi-i şeriattır. Evet herbir hareketinde adem-i tereddüd; ve mu'terizlere adem-i iltifat; ve muarızlara adem-i mübâlât; ve muhalif

Yükleniyor...