Bu haydut hükûmet, zaman-ı istibdadda akla husumet ederdi. Şimdi de hayata adavet ediyor. Eğer hükûmet böyle olursa; yaşasın cünûn, yaşasın mevt!.. Zalimler için de yaşasın Cehennem!..
Ben zâten bir zemin istiyordum ki, efkârımı onda beyan edeyim. Şimdi Divan-ı Harb iyi bir zemin oldu. İleride gelen sözler Harbiye Nezaretinde feveran etti. Müteferrik zamanlarda (yani nutkun iki sülüsü) mukadder suallere cevaben ikinci Divan-ı Harbde birden söyledim. Ve sualler kısmı, tahliyemin ikinci gününde birinci Divan-ı Harb reisi Hurşit Paşaya bir defa ve başkasına mükerreren mâsum mahbusları müdafaa için irad ettim.. Ve bir parçasını da başka yerlerde münakaşa suretinde söyledim.
Bidayetlerde herkesten sual olunduğu gibi, bana da sual ettiler: "Sen de şeriatı istemişsin?"
Dedim: Şeriatın bir hakikatına, bin ruhum olsa feda etmeğe hazırım! Zîrâ şeriat, sebeb-i saadet ve adalet-i mahz ve fazilettir. Fakat ihtilâlcilerin isteyişi gibi değil.
Hem de dediler: İttihad-ı Muhammedîye (A.S.M.) dâhil misin?
Dedim: Maal'iftihar! En küçük efradındanım. Fakat benim tarif ettiğim vecihle... Ve o ittihaddan olmayan, dinsizlerden başka kimdir? Bana gösteriniz.
İşte o nutku şimdi neşrediyorum. Tâ ki, Meşrutiyeti lekeden ve ehl-i şeriatı me'yusiyetten ve ehl-i asrı tarih nazarında cehil ve cünûndan ve hakikatı evham ve şükûkdan kurtarayım. İşte başlıyorum:
Dedim: Ey Paşalar, Zabitler! Hapsimi iktiza eden cinayetlerin icmali:
اِذًا مَحَاسِنِى اللَّا ت۪ى اَدِلُّ بِهَا كَانَتْ ذُنُوب۪ى فَقُلْ ل۪ى كَيْفَ اَعْتَذِرُ
Yani: Medar-ı iftiharım olan mehasinim, şimdi günah sayılıyor. Artık nasıl itizar edeyim, mütehayyirim.
Mukaddeme olarak söylüyorum: Mert olan cinayete tenezzül etmez. Şayet isnad olunsa cezadan korkmaz. Hem de haksız yerde i'dam olunsam, iki şehid sevabını kazanırım. Zîrâ başka şehid, yarı mükafatını dünyada nam ve şöhretle mübadele eder. Şayet hapiste kalsam, böyle hürriyeti lafızdan ibaret bulunan gaddar bir hükûmetin en rahat mevkii hapishane
Ben zâten bir zemin istiyordum ki, efkârımı onda beyan edeyim. Şimdi Divan-ı Harb iyi bir zemin oldu. İleride gelen sözler Harbiye Nezaretinde feveran etti. Müteferrik zamanlarda (yani nutkun iki sülüsü) mukadder suallere cevaben ikinci Divan-ı Harbde birden söyledim. Ve sualler kısmı, tahliyemin ikinci gününde birinci Divan-ı Harb reisi Hurşit Paşaya bir defa ve başkasına mükerreren mâsum mahbusları müdafaa için irad ettim.. Ve bir parçasını da başka yerlerde münakaşa suretinde söyledim.
Bidayetlerde herkesten sual olunduğu gibi, bana da sual ettiler: "Sen de şeriatı istemişsin?"
Dedim: Şeriatın bir hakikatına, bin ruhum olsa feda etmeğe hazırım! Zîrâ şeriat, sebeb-i saadet ve adalet-i mahz ve fazilettir. Fakat ihtilâlcilerin isteyişi gibi değil.
Hem de dediler: İttihad-ı Muhammedîye (A.S.M.) dâhil misin?
Dedim: Maal'iftihar! En küçük efradındanım. Fakat benim tarif ettiğim vecihle... Ve o ittihaddan olmayan, dinsizlerden başka kimdir? Bana gösteriniz.
İşte o nutku şimdi neşrediyorum. Tâ ki, Meşrutiyeti lekeden ve ehl-i şeriatı me'yusiyetten ve ehl-i asrı tarih nazarında cehil ve cünûndan ve hakikatı evham ve şükûkdan kurtarayım. İşte başlıyorum:
Dedim: Ey Paşalar, Zabitler! Hapsimi iktiza eden cinayetlerin icmali:
اِذًا مَحَاسِنِى اللَّا ت۪ى اَدِلُّ بِهَا كَانَتْ ذُنُوب۪ى فَقُلْ ل۪ى كَيْفَ اَعْتَذِرُ
Yani: Medar-ı iftiharım olan mehasinim, şimdi günah sayılıyor. Artık nasıl itizar edeyim, mütehayyirim.
Mukaddeme olarak söylüyorum: Mert olan cinayete tenezzül etmez. Şayet isnad olunsa cezadan korkmaz. Hem de haksız yerde i'dam olunsam, iki şehid sevabını kazanırım. Zîrâ başka şehid, yarı mükafatını dünyada nam ve şöhretle mübadele eder. Şayet hapiste kalsam, böyle hürriyeti lafızdan ibaret bulunan gaddar bir hükûmetin en rahat mevkii hapishane
Yükleniyor...