Sâlisen:
Vâridat-ı zulmiyeleri kesilmiş olan bazı büyüklere, zulümat-ı zulme sapıp, pek geniş açtığı masarıfının kapısının seddine yol gösteriyorum.
Râbian:
Millet içinde seyahat edenler, acaba millet için mi, yahut keyif için mi? Bir mizan göstermek, hile ve hamiyete bir mehenk gösteriyorum.
S- Sen halkın ihsanına mani oluyorsun. Acaba bundan sehavetin tezyifi çıkmaz mı?
C- İhsan ihsandır, eğer nev'e olsa veya fakire ve muhtaca olsa... fert muztar olmazsa hiçtir. Sehavet o vakit sehavettir, eğer millet için olsa; yahut milleti tazammun eden bir ferde olsa güzeldir. Şayet muhtaç olmayan şahsa olsa, şahsı tenbel eder, çingeneliğe alıştırır. Elhasıl: Millet bakîdir; ferd fâni...
اَلْمِلَّةُ بَاقِيَةٌ وَمَا اَمَدَّهَا وَالْفَرْدُ فَان۪ى وَمَا يَتَمَثَّلُهُ
Sual:
مَا تَقُولُ فِى اْلاِحْسَانَاتِ الشَّخْصِيَّةِ فِى السَّلَفِ اُمَنَاءِ اْلاُمَّةِ وَرُشَدَاءِهَا وَسُيُوفِ الدَّوْلَةِ وَصَلَاحِهَا تَجَلَّتِ الْعُبُوسِيَّةُ بِمَكَارِمِهَا بِاِهْدَاءِ عَشَرَةِ دَنَان۪يرَ لِشِعْرٍ لَا يُوَازِنُ شَع۪يرَةً
{*: Şu ibare, kendine hediye olunan ve mevzuun fabrikasından çıkan yerli bir üslûbu giymiştir. -Müellif-}
C-
ف۪يهِ مَا ف۪يهِ... مَعَ اَنَّهَا بِالنِّهَايَةِ قَدِ انْجَرَّتْ اِلَى النَّوْعِ وَالْمِلَّةِ لِاَنَّ اللِّسَانَ الَّذ۪ى خَدَمَهُ الشِّعْرُ خَيْطُ الْمِلِّيَّةِ مَعَ اَنَّ هٰذَا الزَّمَانَ هُوَ الَّذ۪ى كَشَفَ عَنْ اِحْتِيَاجِ الْمِلِّيَّةِ وَفَتَحَ الْبَابَ لِهٰذَا الْمَقْصَدِ الْعَال۪ى
S- Mütegallib başlar, kendi kendilerine düştüler. Zulmün kapısı onların yüzüne karşı kapatıldı. Düşenlere ayak vurulmaz. Sekeratta olanları bırak, sekeratını tamam etsin.
C- İsterim ki: Meşrutiyet ve hürriyet-i şer'iyenin sünnetini onlara ezber ettireyim. Ta ki ölmedilerse temessül etsinler. Evet yalnız istibdadın
Vâridat-ı zulmiyeleri kesilmiş olan bazı büyüklere, zulümat-ı zulme sapıp, pek geniş açtığı masarıfının kapısının seddine yol gösteriyorum.
Râbian:
Millet içinde seyahat edenler, acaba millet için mi, yahut keyif için mi? Bir mizan göstermek, hile ve hamiyete bir mehenk gösteriyorum.
S- Sen halkın ihsanına mani oluyorsun. Acaba bundan sehavetin tezyifi çıkmaz mı?
C- İhsan ihsandır, eğer nev'e olsa veya fakire ve muhtaca olsa... fert muztar olmazsa hiçtir. Sehavet o vakit sehavettir, eğer millet için olsa; yahut milleti tazammun eden bir ferde olsa güzeldir. Şayet muhtaç olmayan şahsa olsa, şahsı tenbel eder, çingeneliğe alıştırır. Elhasıl: Millet bakîdir; ferd fâni...
اَلْمِلَّةُ بَاقِيَةٌ وَمَا اَمَدَّهَا وَالْفَرْدُ فَان۪ى وَمَا يَتَمَثَّلُهُ
Sual:
مَا تَقُولُ فِى اْلاِحْسَانَاتِ الشَّخْصِيَّةِ فِى السَّلَفِ اُمَنَاءِ اْلاُمَّةِ وَرُشَدَاءِهَا وَسُيُوفِ الدَّوْلَةِ وَصَلَاحِهَا تَجَلَّتِ الْعُبُوسِيَّةُ بِمَكَارِمِهَا بِاِهْدَاءِ عَشَرَةِ دَنَان۪يرَ لِشِعْرٍ لَا يُوَازِنُ شَع۪يرَةً
{*: Şu ibare, kendine hediye olunan ve mevzuun fabrikasından çıkan yerli bir üslûbu giymiştir. -Müellif-}
C-
ف۪يهِ مَا ف۪يهِ... مَعَ اَنَّهَا بِالنِّهَايَةِ قَدِ انْجَرَّتْ اِلَى النَّوْعِ وَالْمِلَّةِ لِاَنَّ اللِّسَانَ الَّذ۪ى خَدَمَهُ الشِّعْرُ خَيْطُ الْمِلِّيَّةِ مَعَ اَنَّ هٰذَا الزَّمَانَ هُوَ الَّذ۪ى كَشَفَ عَنْ اِحْتِيَاجِ الْمِلِّيَّةِ وَفَتَحَ الْبَابَ لِهٰذَا الْمَقْصَدِ الْعَال۪ى
S- Mütegallib başlar, kendi kendilerine düştüler. Zulmün kapısı onların yüzüne karşı kapatıldı. Düşenlere ayak vurulmaz. Sekeratta olanları bırak, sekeratını tamam etsin.
C- İsterim ki: Meşrutiyet ve hürriyet-i şer'iyenin sünnetini onlara ezber ettireyim. Ta ki ölmedilerse temessül etsinler. Evet yalnız istibdadın
Yükleniyor...