meşayih, Jön Türkler meyanında mevcuddur. Vakıa onlarda bir takım edebsiz, çok sefih bazı masonlar dahi bulunur; lâkin yüzde on... Yüzde doksanı sizin gibi mu'tekid müslimlerdir. (Velhükmü lil-ekser).
بِقَاعِدَةِ اَنَّ زَيْنَ عَيْنِ الرِّضَا حُسْنُ النَّظَرِ بِاللُّطْفِ وَالشَّفْقَةِ وَاَنَّ نُورَ الْفُؤَادِ بِالرِّفْقِ وَالرَّحْمَةِ وَلَقَدْ سَمٰى عَلَى الْحَقِّ بِاِقْدَامِ التَّوْف۪يقِ وَسَعِدَ مَنِ اخْتَارَ اْلاِسْتِضَٓاءَ بِمِصْبَاحِ ﴿اَنَا عِنْدَ حُسْنِ ظَنِّ عَبْد۪ى ب۪ى﴾
{(**) Tekrar temaşa et, çünki bu Arabî fıkra şifrelidir, işareti var. -Müellif-}
Hüsn-ü zan ediniz; sû'-i zan, hem size, hem onlara zarar verir.
S- Neden sû'-i zannımız onlara zarar versin?
C- Onların bir kısmı sizin gibi tahkiksiz, taklid ile İslâmiyetin zevahirini bilirler. Taklid ise, teşkikât ile yırtılır. O halde bazılarına bahusus dinde sathî, felsefe ile mütevaggil olursa- dinsiz dediğiniz vakit, ihtimal ki tereddüde düşüp, mesleği İslâmiyet'ten hariçmiş gibi vesveselerle "Herçi bâd âbâd" diyerek, me'yusane belki muannidane İslâmiyete münafî harekâta başlar. İşte ey bî-insaflar! Gördünüz, nasıl bazı bîçarelerin dalaletine sebeb oluyorsunuz. Fena adama, iyisin iyisin denilse iyileşmesi; iyi adama, fenasın fenasın denildiğinde fenalaşması çok vuku' bulmuştur.
S- Neden?
C- Faraza, bazılarının altında büyük bir fenalıkları varsa da, hücum edilmemek gerektir. Zîrâ çok fenalık vardır ki; iyilik perdesi altında kaldıkça ve perde yırtılmadıkça, ondan tegafül edildikçe, mahdud ve mahsur kaldığı gibi; sahibi perde-i hicab ve haya altında ıslahına çalışır. Lâkin vakta ki perde yırtılsa, haya atılır; hücum gösterilse, fenalık fena tevessü' eder.
Ben Mart hâdisesinde şuna yakın bir hal gördüm. Zîrâ İslâmiyet'in meşrutiyetperver ve hamiyetli fedaileri, cevher-i hayat makamında bildikleri nimet-i meşrutiyeti şeriata tatbik ile; ehl-i hükûmeti adalet namazında kıbleye irşad ve nam-ı mukaddes-i şeriatı meşrutiyet kuvvetiyle i'lâ; ve meşrutiyeti şeriat kuvvetiyle ibka; ve bütün seyyiat-ı sâbıkayı,
بِقَاعِدَةِ اَنَّ زَيْنَ عَيْنِ الرِّضَا حُسْنُ النَّظَرِ بِاللُّطْفِ وَالشَّفْقَةِ وَاَنَّ نُورَ الْفُؤَادِ بِالرِّفْقِ وَالرَّحْمَةِ وَلَقَدْ سَمٰى عَلَى الْحَقِّ بِاِقْدَامِ التَّوْف۪يقِ وَسَعِدَ مَنِ اخْتَارَ اْلاِسْتِضَٓاءَ بِمِصْبَاحِ ﴿اَنَا عِنْدَ حُسْنِ ظَنِّ عَبْد۪ى ب۪ى﴾
{(**) Tekrar temaşa et, çünki bu Arabî fıkra şifrelidir, işareti var. -Müellif-}
Hüsn-ü zan ediniz; sû'-i zan, hem size, hem onlara zarar verir.
S- Neden sû'-i zannımız onlara zarar versin?
C- Onların bir kısmı sizin gibi tahkiksiz, taklid ile İslâmiyetin zevahirini bilirler. Taklid ise, teşkikât ile yırtılır. O halde bazılarına bahusus dinde sathî, felsefe ile mütevaggil olursa- dinsiz dediğiniz vakit, ihtimal ki tereddüde düşüp, mesleği İslâmiyet'ten hariçmiş gibi vesveselerle "Herçi bâd âbâd" diyerek, me'yusane belki muannidane İslâmiyete münafî harekâta başlar. İşte ey bî-insaflar! Gördünüz, nasıl bazı bîçarelerin dalaletine sebeb oluyorsunuz. Fena adama, iyisin iyisin denilse iyileşmesi; iyi adama, fenasın fenasın denildiğinde fenalaşması çok vuku' bulmuştur.
S- Neden?
C- Faraza, bazılarının altında büyük bir fenalıkları varsa da, hücum edilmemek gerektir. Zîrâ çok fenalık vardır ki; iyilik perdesi altında kaldıkça ve perde yırtılmadıkça, ondan tegafül edildikçe, mahdud ve mahsur kaldığı gibi; sahibi perde-i hicab ve haya altında ıslahına çalışır. Lâkin vakta ki perde yırtılsa, haya atılır; hücum gösterilse, fenalık fena tevessü' eder.
Ben Mart hâdisesinde şuna yakın bir hal gördüm. Zîrâ İslâmiyet'in meşrutiyetperver ve hamiyetli fedaileri, cevher-i hayat makamında bildikleri nimet-i meşrutiyeti şeriata tatbik ile; ehl-i hükûmeti adalet namazında kıbleye irşad ve nam-ı mukaddes-i şeriatı meşrutiyet kuvvetiyle i'lâ; ve meşrutiyeti şeriat kuvvetiyle ibka; ve bütün seyyiat-ı sâbıkayı,
Yükleniyor...