C-

لا،بل استسقيت اسكوبًا، واستسعيت يعبوبًا، واستحسنت حوراء، ومدحت حرّيةً حرّة حورية

Fakat sizin divaneliğinizden korkmuş, gelememiş. Zulüm Meşrutiyetin hatası değil, belki kafanızdaki cehaletin zulmetindendir. Siz divanelikle kısa yolu uzun yapıyorsunuz. "Gevdân" ve "Mamhûran" aşîretleri daha asker gelmeden, alâkullihâl vermeğe mecbur olan emvâl-i emîriyeyi hâzır etseydiler, şu kadar zulüm olmayacaktı. Evet bir millet cehaletle hukukunu bilmezse, ehl-i hamiyeti dahi müstebid eder.

Siz diyorsunuz: "Şimdiki hükûmet eskisi gibi zaîftir." Evet kuvvetsizlikte dokuz yaşındaki çocuk, doksan yaşındaki ihtiyara benzer. Fakat o kabre müteveccihen iner, eğilir girer. Şu ise, doğrulur, şebabe doğru yükselir.

S- Neden böyle bulanıktır, sâfî olmuyor?

C- Yüz seneden beri harab'a yüz tutan bir şey, birden yapılamaz. Size bir misal söyleyeceğim: Bir bulâğ

{(*) Bulağ, Kürdçede "pınar" demektir. -Naşir-}

başı çok zaman taaffün ve tesemmüm etmiş, içine çok pislik düşmüş. Sonra da onu tasfiye için o pislikleri içinden çıkarılırsa ve bir havuz gibi yapılırsa; acaba pınarın suyu bir zaman bulanık olarak gelmiyecek mi? Fakat merak etmeyiniz!.. Akibet berrak olacaktır.

S- Tarif ettiğin meşrutiyetin ne miktarı bize gelmiş?.. Ve niçin bütün gelmiyor?

C- Ancak on kısımdan bir kısmı size gelebilmiş. Zîrâ sizin şu vahşetengiz, cehaletperver, husumet-efza olan sarp dağ ve derin derelerinizdeki vahşet ayılarından, cehalet ejderhasından, husûmet kurtlarından bîçare Meşrutiyet korkar. Kolaylıkla gelmeye cesaret edemez. Eğer siz tenbel kalıp da, onun yolunu yapmazsanız, tenbellik etseniz, yüz sene sonra tamamen cemalini göreceksiniz.

Zira sizinle İstanbul arasındaki mesafe bir aylıktır. Fakat sizinle ehl-i meşrutiyet arasındaki mesafe bin aydan fazladır. Zîrâ eski zamanın adamlarına benzersiniz. O nâzik meşrutiyet İstanbul havalisindeki yılanlardan

Yükleniyor...