بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
وَالصَّلَاةُ عَلٰى سَيِّدِ الْعَالَمِ
Emma ba'd: Ehl-i hamiyetin nazarına arz ediyorum ki: Vakta meşrutiyetin ikinci yaşında İstanbul, temsil ettiği asırdan tarihvâri bir nazarla göçüp Kurun-u Vustaya karşı aşağıya inmekle, Aşâir-i Ekrâdın içinde cevelân ile bahardan güze bir rihlet-i sayfiye; güzden bahara bilad-ı Arabiyeden bir rıhlet-i şitaiyye ettim. Dağ ve sahrayı bir medrese ederek Meşrûtiyeti ders verdim. Birden bana göründü ki; Meşrûtiyeti gâyet garîb bir surette telakki etmişler. Her tarafın şüphe ve sualleri ağleb bir dereden gelmiş gibi gördüm.
İşte teşhîs-i maraz için miftah-ı kelamı onlara verdim, dedim: Siz sual ediniz, ben de ona göre cevap vereyim. Onlar istihsan ettiler. Zîra Kürdlerin tabiat-ı meşrutiyetperveranelerine binaen dersi münazara ve münakaşa suretiyle okuyorlar. Onun içindir ki; medreseleri küçük bir meclis-i meb'usan-ı ilmiyeyi andırıyor. İşte tâmimen lil-fâide, suallerini cevaplarımla musafaha ettirerek şu kitabı yazdım. Tâ birbirine muavenette bulunsun. Hem de görmediğim Ekrad ve emsaline şu kitap bana bilvekalet onlarla konuşarak cevap versin. Hem de lisanları kalblerine tercümanlık edemeyenlere bedelen suâl etsin.
Elhasıl:
Şu kitap tarafımdan cevap, onların cânibinden suâl etmek vazifesiyle mükelleftir. Hem de siyaset tabiblerine teşhis-i illete dair hizmet ile muvazzaftır.
Ey ehl-i hamiyet anlayınız! Kürd ve emsâli, fikren meşrûtiyetperver olmuş ve oluyorlar. Lâkin bazı me'murîn, fiilen meşrutiyetperver olması müşküldür. Halbuki akılları gözlerinde olan avama ders veren fiildir.
وَالصَّلَاةُ عَلٰى سَيِّدِ الْعَالَمِ
Emma ba'd: Ehl-i hamiyetin nazarına arz ediyorum ki: Vakta meşrutiyetin ikinci yaşında İstanbul, temsil ettiği asırdan tarihvâri bir nazarla göçüp Kurun-u Vustaya karşı aşağıya inmekle, Aşâir-i Ekrâdın içinde cevelân ile bahardan güze bir rihlet-i sayfiye; güzden bahara bilad-ı Arabiyeden bir rıhlet-i şitaiyye ettim. Dağ ve sahrayı bir medrese ederek Meşrûtiyeti ders verdim. Birden bana göründü ki; Meşrûtiyeti gâyet garîb bir surette telakki etmişler. Her tarafın şüphe ve sualleri ağleb bir dereden gelmiş gibi gördüm.
İşte teşhîs-i maraz için miftah-ı kelamı onlara verdim, dedim: Siz sual ediniz, ben de ona göre cevap vereyim. Onlar istihsan ettiler. Zîra Kürdlerin tabiat-ı meşrutiyetperveranelerine binaen dersi münazara ve münakaşa suretiyle okuyorlar. Onun içindir ki; medreseleri küçük bir meclis-i meb'usan-ı ilmiyeyi andırıyor. İşte tâmimen lil-fâide, suallerini cevaplarımla musafaha ettirerek şu kitabı yazdım. Tâ birbirine muavenette bulunsun. Hem de görmediğim Ekrad ve emsaline şu kitap bana bilvekalet onlarla konuşarak cevap versin. Hem de lisanları kalblerine tercümanlık edemeyenlere bedelen suâl etsin.
Elhasıl:
Şu kitap tarafımdan cevap, onların cânibinden suâl etmek vazifesiyle mükelleftir. Hem de siyaset tabiblerine teşhis-i illete dair hizmet ile muvazzaftır.
Ey ehl-i hamiyet anlayınız! Kürd ve emsâli, fikren meşrûtiyetperver olmuş ve oluyorlar. Lâkin bazı me'murîn, fiilen meşrutiyetperver olması müşküldür. Halbuki akılları gözlerinde olan avama ders veren fiildir.
Yükleniyor...