hassasından hiss-i kabl-el-vuku'a binaen irhasatla Fahr-i Âlem (A.S.M.)'in geleceğini ihbar etmiştir.
Bir nev'i dahi: Gaybdan olan ihbarat-ı kesîresidir. Gûya tayyar olan ruh-u mücerredi, zaman ve mekân-ı muayyen'in kayıdlarını kırmış ve hudud-u mâziye ve müstakbeleyi çiğnemiş, her tarafını görerek bize söylemiş ve göstermiştir.
Bir kısmı dahi: Tahaddî vaktinde izhar olunan havarik-ı hissiyedir. Bine karib ta'dad olunmuştur. Demek söylediğimiz gibi herbir ferdi, âhâdî de olursa, mecmu'u mütevatir-i bilmanadır.
Birisi: Mübarek olan parmaklarından suyun nebeanıdır. Güya maden-i sehavet olan yed-i mübarekesinden maye-i hayat olan suy'un nebeanıyla; menba-ı hidayet olan lisanından, maye-i ervah olan zülâl-i hidayetin feveranını hissen tasvir ediyor.
Biri de: Tekellüm-ü şecer ve hacer ve hayvandır. Güya hidayetindeki hayat-ı maneviye, cemadât ve hayvanata dahi sirayet ederek nutka getirmiştir.
Biri de: İnşikak-ı Kamer'dir. Güya kalb-i sema hükmünde olan Kamer, mübarek olan kalbiyle inşikakta bir münasebet peyda etmek için sine-i saf ve berrakını mübarek parmağının işaretiyle iştiyakan şakk ve çâk etmiştir.
Tenbih:
İnşikak-ı Kamer mütevatir-i bilmanadır.
وَ انْشَقَّ الْقَمَرُ
olan âyet-i kerime ile sabittir. Zîrâ, hattâ Kur'ân'ı inkâr eden dahi, bu âyetin mânâsına ilişmemiştir. Hem de ihtimal vermeye şâyan olmayan bir tevil-i zaîften başka tevil ve tahvil edilmemiştir.
Vehim ve Tenbih:
İnşikak, hem ânî, hem gece, hem vakt-i gaflet, hem şu zaman gibi âsumana adem-i tarassud, hem vücûd-u sehab, hem ihtilaf-ı metali' cihetiyle bütün âlemin görmeleri lâzım gelmez ve lâzım değildir. Hem de hem-matla' olanlarda sabittir ki, görülmüştür.
Birisi ve en birincisi ve en kübrası olan Kur'ân-ı Mübin'dir. İşte sabıkan bir nebzesine îma olunan yedi cihetle i'cazı müberhendir, İlââhirihî... Sair mu'cizatı kütüb-ü mutebereye havale ediyorum.
Bir nev'i dahi: Gaybdan olan ihbarat-ı kesîresidir. Gûya tayyar olan ruh-u mücerredi, zaman ve mekân-ı muayyen'in kayıdlarını kırmış ve hudud-u mâziye ve müstakbeleyi çiğnemiş, her tarafını görerek bize söylemiş ve göstermiştir.
Bir kısmı dahi: Tahaddî vaktinde izhar olunan havarik-ı hissiyedir. Bine karib ta'dad olunmuştur. Demek söylediğimiz gibi herbir ferdi, âhâdî de olursa, mecmu'u mütevatir-i bilmanadır.
Birisi: Mübarek olan parmaklarından suyun nebeanıdır. Güya maden-i sehavet olan yed-i mübarekesinden maye-i hayat olan suy'un nebeanıyla; menba-ı hidayet olan lisanından, maye-i ervah olan zülâl-i hidayetin feveranını hissen tasvir ediyor.
Biri de: Tekellüm-ü şecer ve hacer ve hayvandır. Güya hidayetindeki hayat-ı maneviye, cemadât ve hayvanata dahi sirayet ederek nutka getirmiştir.
Biri de: İnşikak-ı Kamer'dir. Güya kalb-i sema hükmünde olan Kamer, mübarek olan kalbiyle inşikakta bir münasebet peyda etmek için sine-i saf ve berrakını mübarek parmağının işaretiyle iştiyakan şakk ve çâk etmiştir.
Tenbih:
İnşikak-ı Kamer mütevatir-i bilmanadır.
وَ انْشَقَّ الْقَمَرُ
olan âyet-i kerime ile sabittir. Zîrâ, hattâ Kur'ân'ı inkâr eden dahi, bu âyetin mânâsına ilişmemiştir. Hem de ihtimal vermeye şâyan olmayan bir tevil-i zaîften başka tevil ve tahvil edilmemiştir.
Vehim ve Tenbih:
İnşikak, hem ânî, hem gece, hem vakt-i gaflet, hem şu zaman gibi âsumana adem-i tarassud, hem vücûd-u sehab, hem ihtilaf-ı metali' cihetiyle bütün âlemin görmeleri lâzım gelmez ve lâzım değildir. Hem de hem-matla' olanlarda sabittir ki, görülmüştür.
Birisi ve en birincisi ve en kübrası olan Kur'ân-ı Mübin'dir. İşte sabıkan bir nebzesine îma olunan yedi cihetle i'cazı müberhendir, İlââhirihî... Sair mu'cizatı kütüb-ü mutebereye havale ediyorum.
Yükleniyor...