ve imha derecesine getirdiğinden; basar-ı basireti kör olmayanlara sıdkını ve nübüvvetini ve hakk ile temessükünü göstermiştir. İşte eğer sen görmezsen, seni insanların defterinden sildirecektir.
DÖRDÜNCÜ MESLEK
Sahife-i müstakbelden, lasiyyema mes'ele-i şeriattır. İşte dört nükteyi nazar-ı dikkatten dûr etmemelisin.
Birincisi:
Bir şahıs dört veya beş fende meleke sahibi ve mütehassıs olmaz. Meğer hârika ola...
İkincisi:
Mes'ele-i vâhide, iki mütekellimden sudûr eder. Birisi, mebde' ve müntehası ve siyak ve sibaka mülâyemetini ve ahavatıyla nisbetini ve mevzi-i münasibde istimalini, yani münbit bir zeminde sarfını nazara aldığı için; o fende olan meharetine ve melekesine ve ilmine delalet ettiği halde; öteki mütekellim şu noktaları ihmal ettiği için sathiyetine ve taklidiyetine delalet eder. Halbuki kelâm yine o kelâmdır. Eğer aklın bunu farketmezse, ruhun hisseder.
Üçüncüsü:
İkinci Mukaddeme'de geçtiği gibi; bir-iki asır evvel hârika sayılan keşif bu zamana kadar mestur kalsaydı, tekemmül-ü mebadî cihetiyle bir çocuk da keşfedebildiğini nazara al. Onüç asır geri git, o zamanların tesiratından kendini tecrid et, dehşet-engiz olan Ceziret-ül Arab'da otur, dikkatle temaşa et, görürsün ki; Ümmî, tecrübe görmemiş, zaman ve zemin yardım etmemiş tek bir adam ki; yalnız zekâya değil, belki gayet kesîr tecarübün mahsulü olan fünûnun kavâniniyle öyle bir nizam ve adaleti tesis ediyor ki: İstidad-ı beşerin kameti, netaic-i efkârı teşerrübünden tekebbür ederse, o şeriat dahi tevessü' ederek ebede teveccüh eder. Kelâm-ı Ezelî'den geldiğini ilân etmekle beraber, iki âlemin saadetini temin eder.
İnsaf edersen, bu ise yalnız o zamanın insanlarının değil, belki nev'-i beşerin tavkı haricinde göreceksin. Meğer evham-ı seyyie, senin şu tarafa müteveccih olan fıtratının tarf'ını
{(*) Dikkat lâzımdır. -Müellif-}
çürütmüş ola...
Dördüncüsü:
Onuncu Mukaddeme'de geçtiği gibi; hem de ikinci nokta-i itirazın cevabında da geleceği gibi şudur ki: Cumhurun isti'dad-ı efkârı derecesinde şeriatın irşad etmesidir. Şöyle ki:
DÖRDÜNCÜ MESLEK
Sahife-i müstakbelden, lasiyyema mes'ele-i şeriattır. İşte dört nükteyi nazar-ı dikkatten dûr etmemelisin.
Birincisi:
Bir şahıs dört veya beş fende meleke sahibi ve mütehassıs olmaz. Meğer hârika ola...
İkincisi:
Mes'ele-i vâhide, iki mütekellimden sudûr eder. Birisi, mebde' ve müntehası ve siyak ve sibaka mülâyemetini ve ahavatıyla nisbetini ve mevzi-i münasibde istimalini, yani münbit bir zeminde sarfını nazara aldığı için; o fende olan meharetine ve melekesine ve ilmine delalet ettiği halde; öteki mütekellim şu noktaları ihmal ettiği için sathiyetine ve taklidiyetine delalet eder. Halbuki kelâm yine o kelâmdır. Eğer aklın bunu farketmezse, ruhun hisseder.
Üçüncüsü:
İkinci Mukaddeme'de geçtiği gibi; bir-iki asır evvel hârika sayılan keşif bu zamana kadar mestur kalsaydı, tekemmül-ü mebadî cihetiyle bir çocuk da keşfedebildiğini nazara al. Onüç asır geri git, o zamanların tesiratından kendini tecrid et, dehşet-engiz olan Ceziret-ül Arab'da otur, dikkatle temaşa et, görürsün ki; Ümmî, tecrübe görmemiş, zaman ve zemin yardım etmemiş tek bir adam ki; yalnız zekâya değil, belki gayet kesîr tecarübün mahsulü olan fünûnun kavâniniyle öyle bir nizam ve adaleti tesis ediyor ki: İstidad-ı beşerin kameti, netaic-i efkârı teşerrübünden tekebbür ederse, o şeriat dahi tevessü' ederek ebede teveccüh eder. Kelâm-ı Ezelî'den geldiğini ilân etmekle beraber, iki âlemin saadetini temin eder.
İnsaf edersen, bu ise yalnız o zamanın insanlarının değil, belki nev'-i beşerin tavkı haricinde göreceksin. Meğer evham-ı seyyie, senin şu tarafa müteveccih olan fıtratının tarf'ını
{(*) Dikkat lâzımdır. -Müellif-}
çürütmüş ola...
Dördüncüsü:
Onuncu Mukaddeme'de geçtiği gibi; hem de ikinci nokta-i itirazın cevabında da geleceği gibi şudur ki: Cumhurun isti'dad-ı efkârı derecesinde şeriatın irşad etmesidir. Şöyle ki:
Yükleniyor...