bulmamışlar, belki nevâmis-i fıtratta "kuvayı sâriye" diye bir cihette tasdike muztar olmuşlar.

Evet madem ki, hayat mevcudâtın keşşâfıdır, belki neticesi, zübdesidir. Nasıl şu feza-yı vesîa' sakinînden ve şu semavât-ı lâtife mutevattinînden hâli olabilir?

S: Acaba şu hilkatte carî olan nevâmis ve kavanin, kâinatın irtibat ve hayeviyetine kâfi değil midir?

C: Bu nevâmis-i câriye ve şu kavânin-i sâriye umur-u itibariyedir, vehmiyedirler. Ki hem mümessilâtı, hem meakisi, hem dizginlerini tutan melâikeler olmazsa, onlara bir vücûd taayyün etmez. Bir hüviyet teşahhus edemez. Bir hakikat-ı hariciye olmaz. Hem de ehl-i hikmetle ehl-i din; ve akıl ile nakil ittifak etmişler ki; teşekkül-ü ervaha nâmuvafık, câmid, zâhir olan "âlem-i şehâdet" de mevcudat münhasır değildir. Ve vücûd ona inhisar etmemiştir. Belki daha çok tabakat-ı vücûd var. Deniz balığa münasebeti gibi; ervaha muvafık ve o ervahla dolu bir âlem-ul gayb ve âvalim-ul ervah dahi bulunur. Madem ki bütün bu umur, mânây-i melâikenin vücûduna şehâdet eder. Onların vücûdunun en ahsen sûreti ve ukûl-u selîme kabul edecek ve istihsan edecek keyfiyeti odur ki, Şeriat şerh etmiştir.. Der: "Melâike, ibâd-ı mükerremdir. Emre muhalefet etmezler. Ecsâm-ı lâtife-i nuraniyedirler. Enva-ı muhtelifeye münkasımdırlar. Melâike bir ümmettir ki, Sıfat-ı İradeden gelen Şeriat-ı tekviniyenin hamelesi ve mümessili ve mümtesilidirler. Müessir-i hakikî olan Kudret-i Fatıra'nın ve İrade-i Ezeliye'nin emrine tâbi' bir nevi ibâdullahtır."

DÖRDÜNCÜ NÜKTE:

Mes'ele-i melâike, o mesâildendir ki, bir cüz'ün vücûduyla küllün tahakkuku bilinir. Bir şahsın rü'yetiyle nev'in vücûdu malum olur. Zîrâ kim inkâr ederse, küllü inkâr eder.

Ey birader bak! Görmüyor musun, işitmiyor musun ki; bütün ehl-i edyân, bütün asırlarda zaman-ı Âdem'den şimdiye kadar melâikenin vücûduna ittifak ve insanın taifeleri birbirinden bahsi gibi, onlarla muhavere edilmesine ve onların müşâhedesine ve onlardan rivayet etmesine icma' etmişler. Acaba hiçbir ferd onlardan görünmese, hem bizzarûre bir şahıs veya eşhasın vücûdu kat'î bilinmezse, hem onların bilbedahe vücutlarını hissetmezse, hiç mümkin müdür; böyle müsbet ve vücûdî bir emirde müstemirren ittifak devam etsin? Bununla beraber muhaldir ki, itikad-ı umumînin müvellidi olan mebadî-i zaruriye olmadan, böyle bir

Yükleniyor...