MUKADDEME
Eğer çendan her adam âlemdeki riayet-i mesalih ve intizamda istikrâ-i tâm edemez ve ihata edemez. Fakat nev'-i beşerdeki telahuk-u efkâr sayesinde, kâinatın herbir nev'ine mahsus kavaid-i külliye-i muntazamadan ibaret olan bir fen teşekkül etmiş ve etmektedir.
Bununla beraber, bir emirde intizam olmazsa da
{(*) Bu cümle, Arabî asılda şöyle geçmektedir: "Zîrâ bir şeyde intizam olmazsa, onda külliyet-i kaide tasdik olunmaz." -Naşir-}
hüküm külliyetiyle cereyan edemediği için, kaidenin külliyeti nev'in hüsn-ü intizamına delildir. Demek cemi'-i fünûn-u ekvan kaidelerinin külliyetlerine binaen, istikrâ-i tâmla nizam-ı ekmeli intac eden birer bürhandırlar.
Evet fünûn-u kâinat bitamamiha mevcudatın silsilelerindeki halkalardan asılmış olan mesalih ve semeratı ve inkılabat-ı ahvalin telâfifinde saklanmış olan hikem ve fevaidi göstermek ile; Sâni'in kasd ve hikmetine parmak ile şehâdet ve işaret ettikleri gibi, şeyatîn-i evhama karşı birer necm-i sâkıbdırlar.
İşaret:
Cehl-i mürekkebi intac eden, nazar-ı sathîyi tevlid eden ülfetten tecrid-i nazar etsen ve akla karşı sedd-i turuk eden evhamın âşiyanı olan mümaresat-ı ilzamiyâttan nefsini tahliye etsen; hurdebînî bir hayvanın sureti altında olan makine-i dakika-i bedia-i İlahiyenin şuursuz, mecra ve mahrekleri tahdid olunmayan ve imkânatında evleviyet olmayan esbab-ı basita-i camide-i tabi'iyeden husul-pezir ve o destgâhın masnû'u olduğunu kendi nefsini kandırıp mutmain ve ikna edemiyorsun. Meğer herbir zerrede Eflatun kadar bir şuur ve Calinos kadar bir hikmeti isbat ettikten sonra, zerrat-ı saire ile vasıtasız muhabereyi itikad ve esbab-ı tabiiyenin üss-ül esası hükmünde olan cüz'-ü lâ-yetecezzadaki kuvve-i cazibe ve kuvve-i dafianın içtima'larının hortumu üzerindeki muhaliyetin damgasını kaldırabilsen... Eğer nefsin bu muhalâta ihtimal verse, seni insaniyet defterinden sildirecektir.
Fakat caizdir ki: Herbir şeyin esası zannettikleri olan cezb ve def' ve hareket, âdâtullahın kanunlarına birer isim olsun. Fakat kanun kaidelikten tabiîliğe ve zihnîlikten haricîliğe ve itibardan hakikata ve âletiyetten müessiriyete gelmemek şartıyla kabul ederiz
Eğer çendan her adam âlemdeki riayet-i mesalih ve intizamda istikrâ-i tâm edemez ve ihata edemez. Fakat nev'-i beşerdeki telahuk-u efkâr sayesinde, kâinatın herbir nev'ine mahsus kavaid-i külliye-i muntazamadan ibaret olan bir fen teşekkül etmiş ve etmektedir.
Bununla beraber, bir emirde intizam olmazsa da
{(*) Bu cümle, Arabî asılda şöyle geçmektedir: "Zîrâ bir şeyde intizam olmazsa, onda külliyet-i kaide tasdik olunmaz." -Naşir-}
hüküm külliyetiyle cereyan edemediği için, kaidenin külliyeti nev'in hüsn-ü intizamına delildir. Demek cemi'-i fünûn-u ekvan kaidelerinin külliyetlerine binaen, istikrâ-i tâmla nizam-ı ekmeli intac eden birer bürhandırlar.
Evet fünûn-u kâinat bitamamiha mevcudatın silsilelerindeki halkalardan asılmış olan mesalih ve semeratı ve inkılabat-ı ahvalin telâfifinde saklanmış olan hikem ve fevaidi göstermek ile; Sâni'in kasd ve hikmetine parmak ile şehâdet ve işaret ettikleri gibi, şeyatîn-i evhama karşı birer necm-i sâkıbdırlar.
İşaret:
Cehl-i mürekkebi intac eden, nazar-ı sathîyi tevlid eden ülfetten tecrid-i nazar etsen ve akla karşı sedd-i turuk eden evhamın âşiyanı olan mümaresat-ı ilzamiyâttan nefsini tahliye etsen; hurdebînî bir hayvanın sureti altında olan makine-i dakika-i bedia-i İlahiyenin şuursuz, mecra ve mahrekleri tahdid olunmayan ve imkânatında evleviyet olmayan esbab-ı basita-i camide-i tabi'iyeden husul-pezir ve o destgâhın masnû'u olduğunu kendi nefsini kandırıp mutmain ve ikna edemiyorsun. Meğer herbir zerrede Eflatun kadar bir şuur ve Calinos kadar bir hikmeti isbat ettikten sonra, zerrat-ı saire ile vasıtasız muhabereyi itikad ve esbab-ı tabiiyenin üss-ül esası hükmünde olan cüz'-ü lâ-yetecezzadaki kuvve-i cazibe ve kuvve-i dafianın içtima'larının hortumu üzerindeki muhaliyetin damgasını kaldırabilsen... Eğer nefsin bu muhalâta ihtimal verse, seni insaniyet defterinden sildirecektir.
Fakat caizdir ki: Herbir şeyin esası zannettikleri olan cezb ve def' ve hareket, âdâtullahın kanunlarına birer isim olsun. Fakat kanun kaidelikten tabiîliğe ve zihnîlikten haricîliğe ve itibardan hakikata ve âletiyetten müessiriyete gelmemek şartıyla kabul ederiz
Yükleniyor...