ONUNCU MES'ELE
Kelâmın selaseti ise: Bir derece hissiyattan tafralık ve iştibak etmemek; ve tabiâtı taklid ve harice temessül ve mesîl-i garazda sidad ve maksad ve müstekarrın temeyyüzüdür.
Şöyle ki: Kelâm, hissiyatta tamam olmadan çifte atmak, başkasıyla mezcetmek, selasetini tağyir eder. Ve nizamsız iştibâktan tevakkî ve maânî-i müteselsilede tederrüc lâzımdır.
Hem de san'at-ı hayaliyesiyle tabîata şakirdlik etmek gerektir. Tâ tabîatın kavânini onun san'atında in'ikas edebilsin.
Hem de tasavvuratını öyle hariciyata muhâkî ve müşâkil etmek lâzımdır. Faraza tasavvuratı dimağdan kaçıp hariçte tecessüm etseler, hariç onları istilhak ve neseblerini inkâr etmesin ve desin: "Onlar benim" veyahut "keennehu"; veyahut "benim veledimdir"...
Hem de garazın mesîlinde ve kasdın mecrasında teferruk etmemek için sedad etmek, çeleçepe
{(*) Bu kelime Kürdçedir. -Müellif-}
temayül etmemektir. Tâ canibler garazın kuvvetini teşerrüb etmekle ehemmiyetsiz etmesin. Belki köşeler, tazammun ettikleri taravet ve letafetiyle zen-av gibi garaza imdad ve kuvvet vermek gerektir.
Hem de kasdın müstekarrı temeyyüz ve ağrazın mültekası taayyün etmek, selasetin selâmetine lâzımdır.
ONBİRİNCİ MES'ELE
Beyanın selâmet ve sıhhatı ise; hükmü, levazım ve mebadîsiyle ve âlât-ı müdafaasıyla isbat etmektir.
Şöyle ki: Bir hükmün levazımını ihlâl etmemek, rahatlığını bozmamak ve nazara almak ve mebadîsinden istimdad-ı hayat etmek için müracaat etmek ve hücum eden evhamın itirazatına mukabele edecek sual-i mukaddere cevab olan kuyudatıyla tekallüd etmek gerektir.
Demek, kelâm meyvedar bir ağaçtır; cinayet ve ictinadan himayet etmek için dikenleri ve süngüleri dizilmişler. Güya o kelâm, birçok
Kelâmın selaseti ise: Bir derece hissiyattan tafralık ve iştibak etmemek; ve tabiâtı taklid ve harice temessül ve mesîl-i garazda sidad ve maksad ve müstekarrın temeyyüzüdür.
Şöyle ki: Kelâm, hissiyatta tamam olmadan çifte atmak, başkasıyla mezcetmek, selasetini tağyir eder. Ve nizamsız iştibâktan tevakkî ve maânî-i müteselsilede tederrüc lâzımdır.
Hem de san'at-ı hayaliyesiyle tabîata şakirdlik etmek gerektir. Tâ tabîatın kavânini onun san'atında in'ikas edebilsin.
Hem de tasavvuratını öyle hariciyata muhâkî ve müşâkil etmek lâzımdır. Faraza tasavvuratı dimağdan kaçıp hariçte tecessüm etseler, hariç onları istilhak ve neseblerini inkâr etmesin ve desin: "Onlar benim" veyahut "keennehu"; veyahut "benim veledimdir"...
Hem de garazın mesîlinde ve kasdın mecrasında teferruk etmemek için sedad etmek, çeleçepe
{(*) Bu kelime Kürdçedir. -Müellif-}
temayül etmemektir. Tâ canibler garazın kuvvetini teşerrüb etmekle ehemmiyetsiz etmesin. Belki köşeler, tazammun ettikleri taravet ve letafetiyle zen-av gibi garaza imdad ve kuvvet vermek gerektir.
Hem de kasdın müstekarrı temeyyüz ve ağrazın mültekası taayyün etmek, selasetin selâmetine lâzımdır.
ONBİRİNCİ MES'ELE
Beyanın selâmet ve sıhhatı ise; hükmü, levazım ve mebadîsiyle ve âlât-ı müdafaasıyla isbat etmektir.
Şöyle ki: Bir hükmün levazımını ihlâl etmemek, rahatlığını bozmamak ve nazara almak ve mebadîsinden istimdad-ı hayat etmek için müracaat etmek ve hücum eden evhamın itirazatına mukabele edecek sual-i mukaddere cevab olan kuyudatıyla tekallüd etmek gerektir.
Demek, kelâm meyvedar bir ağaçtır; cinayet ve ictinadan himayet etmek için dikenleri ve süngüleri dizilmişler. Güya o kelâm, birçok
Yükleniyor...