Evet Rabb-i İzzet'in kelâmına dikkat edilse, bu hakikat her yerde nur gibi parlar. Evet nur gibi köşelerinde ve mekati'lerinde içtima edip zülâl-i belâgat fışkırıyor. Nefrin o zahirperestlere ki, bu hakikatten gaflet edip tekrara hamlediyorlar.
Dördüncü Nokta: Kelâmı öyle ifrağ etmek ve isti'dad vermektir ki: Pek çok füru'ların tohumlarını mutazammın ve pek çok ahkâma me'haz ve pek çok maânîye vücuh-u muhtelife ile delalet etmektir. Güya bu isti'dadı tazammun ile kelâmın kuvve-i nâmiyesinin kuvvetine telvih eder ve hasılatının kesretini gösterir. Sanki o füru' ve vücuhların mahşeri olan mes'elede cem'eder, tâ ki mezaya ve mehasinini müvazenet edip herbir fer'i bir garaza sevk ve herbir vechi bir vazifeye tayin eder.
فَانْظُرْ اِلٰى قِصَّةِ مُوسٰى فَاِنَّهَا اَجْدٰى مِنْ تَفَار۪يقِ الْعَصَا اَخَذَهَا الْقُرْاٰنُ بِيَدِهَا الْبَيْضَٓاءِ فَخَرَّتْ سَحَرَةُ الْبَيَانِ سَاجِد۪ينَ لِبَلَاغَتِهِ
Evet kıssa-i Musa (A.S.), meşhur darb-ı meseldeki tefarik-ul asâdan daha nâfi'dir. Nasıl o asâ ne kadar parçalansa yine bir işe yarar. Kıssa-i Musa dahi öyledir. Bu hâsiyetine binaendir ki, Kur'ân yed-i beyza-i mu'ciz-ül beyaniyle o kıssayı aldı. Ve suver-i müteaddidede gösterdi. Herbir cihetini hüsn-ü istimal etti. Fenn-i beyanın sehharesi, belâgatına secde ber-zemin-i hayret ve muhabbet ettiler.
Ey birader! Bu mes'elede olan hayal-meyal belâgat, bu esalîb ile sana öyle bir şecereyi tersim eder ki; cesîm urûku müteşâbike, uzun boğumları mütenasika ve müteşâib dalları müte'anika, meyve ve semeratı mütenevvi'a olan bir şecere-i hakikatı sana tasvir eder.
Eğer istersen, Altıncı Mes'ele'ye temaşa et. Zîrâ çendan müşevveş ise bir derece bu mes'elenin bir parçasına misal olabilir.
Tenbih ve İtizar:
Ey birader! Bilirim ki; şu makale sana gayet muğlak görünüyor. Fakat ne çare mukaddemenin şe'ni icmal ve îcazdır. Kütüb-ü Selase'de sana tecellî edecektir.
* * *
Dördüncü Nokta: Kelâmı öyle ifrağ etmek ve isti'dad vermektir ki: Pek çok füru'ların tohumlarını mutazammın ve pek çok ahkâma me'haz ve pek çok maânîye vücuh-u muhtelife ile delalet etmektir. Güya bu isti'dadı tazammun ile kelâmın kuvve-i nâmiyesinin kuvvetine telvih eder ve hasılatının kesretini gösterir. Sanki o füru' ve vücuhların mahşeri olan mes'elede cem'eder, tâ ki mezaya ve mehasinini müvazenet edip herbir fer'i bir garaza sevk ve herbir vechi bir vazifeye tayin eder.
فَانْظُرْ اِلٰى قِصَّةِ مُوسٰى فَاِنَّهَا اَجْدٰى مِنْ تَفَار۪يقِ الْعَصَا اَخَذَهَا الْقُرْاٰنُ بِيَدِهَا الْبَيْضَٓاءِ فَخَرَّتْ سَحَرَةُ الْبَيَانِ سَاجِد۪ينَ لِبَلَاغَتِهِ
Evet kıssa-i Musa (A.S.), meşhur darb-ı meseldeki tefarik-ul asâdan daha nâfi'dir. Nasıl o asâ ne kadar parçalansa yine bir işe yarar. Kıssa-i Musa dahi öyledir. Bu hâsiyetine binaendir ki, Kur'ân yed-i beyza-i mu'ciz-ül beyaniyle o kıssayı aldı. Ve suver-i müteaddidede gösterdi. Herbir cihetini hüsn-ü istimal etti. Fenn-i beyanın sehharesi, belâgatına secde ber-zemin-i hayret ve muhabbet ettiler.
Ey birader! Bu mes'elede olan hayal-meyal belâgat, bu esalîb ile sana öyle bir şecereyi tersim eder ki; cesîm urûku müteşâbike, uzun boğumları mütenasika ve müteşâib dalları müte'anika, meyve ve semeratı mütenevvi'a olan bir şecere-i hakikatı sana tasvir eder.
Eğer istersen, Altıncı Mes'ele'ye temaşa et. Zîrâ çendan müşevveş ise bir derece bu mes'elenin bir parçasına misal olabilir.
Tenbih ve İtizar:
Ey birader! Bilirim ki; şu makale sana gayet muğlak görünüyor. Fakat ne çare mukaddemenin şe'ni icmal ve îcazdır. Kütüb-ü Selase'de sana tecellî edecektir.
Yükleniyor...