mecmu-u makasıdda herbir maksad, tasavir-i mütedâhileden müşterek-ün fîh bir cüz'dür.
Nasıl mütedâhil tasvirlerde siyah bir noktayı bir ressam koysa; o nokta birinin gözü ötekisinin yüzünün hali,
خالى
berikisinin burnunun deliği, başkasının ağzı olduğu gibi; kelâm-ı âlîde dahi öyle noktalar vardır.
İkinci Nokta:
Kıyas-ı mürekkeb ve müteş'aib sırrıyla metalib tenasül edip teselsül etmektir. Güya mütekellim o metalibin beka ve tenasülünün bir tarih-i tabiîsine işaret eder.
Meselâ: Âlem güzeldir. Demek sânii hakîmdir, abes yaratmaz, israf etmez, isti'dadatı mühmel bırakmaz. Demek intizamı daima tekmil edecek. Ciğerşikâf ve tahammülsûz ve emel öldürücü ve bütün kemâlâtı zîr ü zeber eden hicran-ı ebedî olan ademi, insana musallat etmez. Demek saadet-i ebediye olacaktır.
Üçüncü Makale'nin ikinci şehâdetinin mukaddemesinde nübüvvet-i mutlakanın mebhasinde insanın hayvandan üçüncü cihet-i farkı, buna iyi bir misaldir.
Üçüncü Nokta:
Netice-i vâhideyi tenatüc eden usûl-ü müteaddideyi cem' ve zikretmektir. Zîrâ herbir aslın yüksek netice ile kasden ve bizzât irtibatı olmaz ise, lâakal bir derece ihtizaza ve inkişafa getirir. Güya usûl denilen mazâhir ve âyinelerinin ihtilafıyla ve netice ve mütecellînin vahdetiyle maksadın tecerrüdüne ve ulviyetine ve hayat-ı âlem denilen deveran-ı umumî tesmiye olunan hayat-ı külliye ile yâd edilen hakikatıyla kelâmın kuvve-i hayatiyesinin ittisaline işarettir. Üçüncü Makale'nin âhirindeki üçüncü maksadda olan birinci maksad buna bir derece misaldir. Hem Üçüncü Makale'de Dördüncü Mes'ele ve Meslekten olan "işaret ve irşad ve tenbih ve muhakeme" buna misaldir.
فَانْظُرْ اِلٰى كَلَامِ الرَّحْمٰنِ الَّذ۪ى عَلَّمَ الْقُرْاٰنَ فَبِاَىِّ اٰيَاتِ رَبِّكَ لَا تَتَجَلّٰى هٰذِهِ الْحَق۪يقَةُ فَوَيْلٌ ح۪ينَئِذٍ لِلظَّاهِرِيّ۪ينَ الَّذ۪ينَ يَحْمِلُونَ مَا لَا يَفْهَمُونَ عَلَى التَّكْرَارِ
Nasıl mütedâhil tasvirlerde siyah bir noktayı bir ressam koysa; o nokta birinin gözü ötekisinin yüzünün hali,
خالى
berikisinin burnunun deliği, başkasının ağzı olduğu gibi; kelâm-ı âlîde dahi öyle noktalar vardır.
İkinci Nokta:
Kıyas-ı mürekkeb ve müteş'aib sırrıyla metalib tenasül edip teselsül etmektir. Güya mütekellim o metalibin beka ve tenasülünün bir tarih-i tabiîsine işaret eder.
Meselâ: Âlem güzeldir. Demek sânii hakîmdir, abes yaratmaz, israf etmez, isti'dadatı mühmel bırakmaz. Demek intizamı daima tekmil edecek. Ciğerşikâf ve tahammülsûz ve emel öldürücü ve bütün kemâlâtı zîr ü zeber eden hicran-ı ebedî olan ademi, insana musallat etmez. Demek saadet-i ebediye olacaktır.
Üçüncü Makale'nin ikinci şehâdetinin mukaddemesinde nübüvvet-i mutlakanın mebhasinde insanın hayvandan üçüncü cihet-i farkı, buna iyi bir misaldir.
Üçüncü Nokta:
Netice-i vâhideyi tenatüc eden usûl-ü müteaddideyi cem' ve zikretmektir. Zîrâ herbir aslın yüksek netice ile kasden ve bizzât irtibatı olmaz ise, lâakal bir derece ihtizaza ve inkişafa getirir. Güya usûl denilen mazâhir ve âyinelerinin ihtilafıyla ve netice ve mütecellînin vahdetiyle maksadın tecerrüdüne ve ulviyetine ve hayat-ı âlem denilen deveran-ı umumî tesmiye olunan hayat-ı külliye ile yâd edilen hakikatıyla kelâmın kuvve-i hayatiyesinin ittisaline işarettir. Üçüncü Makale'nin âhirindeki üçüncü maksadda olan birinci maksad buna bir derece misaldir. Hem Üçüncü Makale'de Dördüncü Mes'ele ve Meslekten olan "işaret ve irşad ve tenbih ve muhakeme" buna misaldir.
فَانْظُرْ اِلٰى كَلَامِ الرَّحْمٰنِ الَّذ۪ى عَلَّمَ الْقُرْاٰنَ فَبِاَىِّ اٰيَاتِ رَبِّكَ لَا تَتَجَلّٰى هٰذِهِ الْحَق۪يقَةُ فَوَيْلٌ ح۪ينَئِذٍ لِلظَّاهِرِيّ۪ينَ الَّذ۪ينَ يَحْمِلُونَ مَا لَا يَفْهَمُونَ عَلَى التَّكْرَارِ
Yükleniyor...