Kelâm denilen maânî-i mütefavitenin fotoğrafıyla alınmış muhtasar bir haritanın istiâb ettiği gibi; mefahim-i mütefavitenin suret-i teşekkülü budur ki, te'sirat-ı hariciyeden kalbin bir kısım ihtisasatı ihtizaza gelmekle müyulât tevellüd eder. Ondan hevaî mânâlar bir derece aklın nazarına ilişmekle, aklı kendine müteveccih eder. Sonra o buhar halindeki mânâ bir kısmı tekasüf etmekle, temayülat ve tasavvuratın bir kısmı muallak kalıp bir kısım dahi takattur ettiğinden, akıl ona rağbet gösterir. Sonra mayi' halindeki kısımdan bir kısım tasallüb ve tahassul ettiğinden, akıl onu kelâm içine alıyor. Sonra o mütesallıbdan bir resm-i mahsus ile temessül ve tecellî ettiğinden, akıl onun kametine göre bir kelâm-ı mahsus ile onu gösterir. Demek müteşahhıs olanı, kelâmın suret-i mahsusası içine alıyor. Ve tasallüb etmeyeni fehvanın eline verir. Ve tahassul etmeyeni işaret ve keyfiyet-i kelâma yükler. Ve takattur etmeyeni kelâmın müstetbeatına havale eder. Ve tebahhur etmeyeni üslûbun ihtizazatına ve kelâm ile refakat eden mütekellimin etvarıyla rabteder.

İşte bu silsilenin borularından ismin müsemması ve fiilin mânâsı ve harfin medlûlü ve nazmın mazrufu ve heyetin mefhumu ve keyfiyâtın mermuzu ve müstetbeâtın müşarünileyhleri ve hitabı teşyi' eden etvarın muharrikleri, hem de "Dâllün bil-ibare"tin maksudu ve "Dâllün bil-işaret"in medlûlü ve "Dâllün bil-fehva"nın mefhum-u kıyasîsi ve "Dâllün bil-iktiza"nın mânâ-yı zarurîsi ve daha başka mefahim, umumen bu silsilenin birer tabakasından in'ikad eder ve şu madenden çıkar. Eğer seyretmek istersen kendi vicdanına bak, şu meratibi göreceksin. Şöyle:

Senin mahbubun vakta gözünüzün penceresinden şua' ve berk-i hüsnünü vicdanınıza ilka ederse, o aşk denilen nâr-ı mukade birden yandırmaya başladığından; hissiyat iltihaba başlamakla, âmâl ve müyulât dahi heyecana gelip birden o âmâller üst kattaki hayalin dabanını deler. İmdad istediklerinden o hazinet-ül hayalde safbeste-i hareket ve mahbubun mehasinini ellerinde tutmuş veyahut onun mehasinini hatıra getirmekle tasvir eden, başkasının mehasini ile işba' olunmuş olan hayalât ise, o âmâlin imdadına koşarlar; beraber hücum edip hayalden lisana kadar inmekle beraber, zülâl-i visale olan meyli arkalarında ve firaktan olan teellümü sağda ve ta'zim ve te'dib ve iştiyakı sola ve terahhum ve lütfu iktiza eden mahbubun mehasinini önlerine ve hediye olarak medihanın gerdenini ve senanın dürrlerini ellerine almakla beraber, o

اَلنَّارُ الْمُوقَدَةُ عَلَى الْاَفْئِدَةِ

Yükleniyor...