hayse beyseden kurtulacaksın. Dikkat et, nasılki bir evin levazım-ı mütenevviası yalnız bir san'atkârdan alınmaz, belki herbir hacette o san'atta mütehassıs olana müracaat olmak gerektir. Öyle de: Saadet-saray-ı kemâlâtta o kanuna tatbik-i hareket etmek gerektir. Acaba görülmüyor mu ki; birinin saati kırılsa, terziye "saatimi dik" dese; yuhadan başka cevab var mıdır?..

İşaret:

Bu mukaddemenin üss-ül esası budur ki: Sâni'-i Zülcelal'in hilkat-i âlemde carî ve taksim-ül a'mal kaidesinden akan kanun-u tekemmül ve terakkîde mündemiç olan rıza ve işaretinin imtisali farz iken, itaât tamamen edilmemiştir. Şöyle: Kaide-i taksim-ül a'mali muktezî olan hikmet-i İlahiyenin dest-i inâyetiyle beşerin mahiyetinde ekmiş olduğu isti'dadât ve müyulatla şeriat-ı hilkatin farz-ül kifayesi hükmünde olan fünûn ve sanayiin edasına bir emr-i manevî vermişken, sû-i istimalimiz ile o isti'daddan tevellüd eden meyle kuvvet ve meded verici olan şevki bu hırs-ı kâzib ve şu re's-i riya olan meyl-üt tefevvuk ile zayi' edip söndürdük. Elbette isyan eden, cehenneme müstehak olur. Biz de bu hilkat denilen şeriat-ı fıtriyenin evamirine imtisal edemediğimizden, cehennem-i cehl ile muazzeb olduk. Bu azabdan bizi kurtaracak, taksim-ül a'mal kanunuyla amel etmektir. Zîrâ seleflerimiz taksim-ül a'malin ameliyle cinan-ı ulûma dâhil olmuşlardır.

HÂTİME

Bir gayr-ı müslim yalnız mescide girmekle müslüman olmasına kâfi olmadığı gibi; tefsirin veya şeriatın kitablarına, hikmet veya coğrafya veya tarih gibi bir fennin mes'elesi girmesiyle, tefsir veya şeriat olamaz.

Hem de bir müfessir veya fakîh mütehassıs olmak şartıyla, hükmü yalnız nefs-i şeriat ve tefsirde hüccettir. Yoksa tufeylî olarak izinsiz tefsir, şeriat kitablarına girmiş emirlerde hüccet değildir. Zîrâ onlarda tufeylî olabilir. Nâkile itab yoktur. Evet bir fende sözü hüccet olanın, sair fenlerde nakil veya dava cihetiyle hükmünü hüccet tutmak, taksim-ül mehasin ve tefrik-ül mesaî olan kanun-u İlahîsine vech-i rıza göstermemek demektir.

Hem de mantıkça müsellemdir ki: Hüküm, mevzu ile mahmulün yalnız vechüm-mâ ile tasavvurlarını iktiza eder. Ve onların teşrihat-ı sairesi ise, o fenden değildir. Başka fennin mesailinden olmak gerektir.

Yükleniyor...