اَلْجَزَٓاءُ مِنْ جِنْسِ الْعَمَلِ
Mükâfat-ı hazıramız ise: Fâsık, günahkâr bir milletten humsu olan dört milyonu velayet derecesine çıkardı; gâzîlik, şehâdetlik verdi. Müşterek hatadan neş'et eden müşterek musibet, mazî günahı sildi.
Yine biri dedi:
-Bir âmir, hata ile felâkete atmış ise?!.
Dedim:
-Musibetzede mükâfat ister. Ya âmir-i hatadarın hasenatı verilecektir (o ise hiç hükmünde) veya hazine-i gayb verecektir. Hazine-i gaybda böyle işlerdeki mükâfatı ise, derece-i şehâdet ve gaziliktir.
Baktım, meclis istihsan etti. Heyecanımdan uyandım. Terli, elpençe yatakta oturmuş kendimi buldum. Gece böyle geçti.
Aynı gün pür-ümid, başka ve dünyevî bir meclise gittim. Dünyevîler dediler:
-Neden geldin geleli siyasete karışmıyorsun?
Dedim:
اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ وَ السِّيَاسَةِ
Evet İstanbul siyaseti İspanyol gibi .... bir hastalıktır. Fikri hezeyanlaştırır. Biz müteharrik-i bizzât değiliz. Bilvasıta müteharrikiz. Avrupa üflüyor, biz burada oynuyoruz. O tenvim ile telkin eder. Biz kendimizden hayal edip, esammane tahribimizde eser-i telkini icra ederiz.
Yükleniyor...