teşbih, iktidar mânâsını ifham ettiğini dahi nazara alınsa, mantıkan aks-i nakîz kaidesiyle istilzam ediyor ki
مَنْ لَا يَقْتَدِرُ عَلٰى اِحْيَٓاءِ النَّاسِ جَم۪يعًا لَا يَقْتَدِرُ عَلٰى اِحْيَٓاءِ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ
Demek işareten delalet ediyor. Madem ki insanın, mümkinatın kudreti; bilbedahe semavatın, küre-i arzın halkına, îcadına muktedir değildir. Bir taşın, hiçbir şeyin halkına da muktedir olamaz. "Demek arzı ve bütün nücum ve şümusu tesbih taneleri gibi kaldıracak, çevirecek kuvvetli bir ele mâlik olmayan kimse, kâinatta dava-yı halk ve iddia-yı îcad edemez." Sun'î tasarrufat-ı beşeriye ise, fıtratta câri olan nevâmis-i İlahînin sereyanlarını keşf ile, tevfik-i hareket edip, lehinde istimal etmektir. İşte bu derece bürhanda vuzûh, parlaklık; Kur'ânın rumûz-u i'cazındandır. Gelecek âyet bunu isbat eder.
* * *
مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ
Zira kudret zâtiyedir. Acz tahallül edemez. Melekûtiyete taalluk eder. Mevani' tedahül edemez. Nisbeti kanunîdir. Cüz' ve küll, cüz'î ve küllî hükmüne geçer.
BİRİNCİ NOKTA: Kudret-i Ezelîye, Zât-ı Akdes'e lâzıme-i zaruriye-i naşie-i zâtiyedir.
"Acz", zıddı olduğundan bizzarûre, zaruriye-i zâtiye ile, zıddının melzumu olan zâta ârız olmaz. Madem zâta ârız olamaz, kudrete bizzarûre tahallül edemez. Madem ki tahallül edemez, kudrette meratib bizzarûre olamaz. Zîrâ meratibin vücûdu, ezdadın tedahülüyledir. Meselâ: Hararette meratib, bürudetin tahallülüyle; hüsündeki derecat, kubhun tedahülüyledir.
وَ هَلُمَّ جَرًّا
مَنْ لَا يَقْتَدِرُ عَلٰى اِحْيَٓاءِ النَّاسِ جَم۪يعًا لَا يَقْتَدِرُ عَلٰى اِحْيَٓاءِ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ
Demek işareten delalet ediyor. Madem ki insanın, mümkinatın kudreti; bilbedahe semavatın, küre-i arzın halkına, îcadına muktedir değildir. Bir taşın, hiçbir şeyin halkına da muktedir olamaz. "Demek arzı ve bütün nücum ve şümusu tesbih taneleri gibi kaldıracak, çevirecek kuvvetli bir ele mâlik olmayan kimse, kâinatta dava-yı halk ve iddia-yı îcad edemez." Sun'î tasarrufat-ı beşeriye ise, fıtratta câri olan nevâmis-i İlahînin sereyanlarını keşf ile, tevfik-i hareket edip, lehinde istimal etmektir. İşte bu derece bürhanda vuzûh, parlaklık; Kur'ânın rumûz-u i'cazındandır. Gelecek âyet bunu isbat eder.
مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ
Zira kudret zâtiyedir. Acz tahallül edemez. Melekûtiyete taalluk eder. Mevani' tedahül edemez. Nisbeti kanunîdir. Cüz' ve küll, cüz'î ve küllî hükmüne geçer.
BİRİNCİ NOKTA: Kudret-i Ezelîye, Zât-ı Akdes'e lâzıme-i zaruriye-i naşie-i zâtiyedir.
"Acz", zıddı olduğundan bizzarûre, zaruriye-i zâtiye ile, zıddının melzumu olan zâta ârız olmaz. Madem zâta ârız olamaz, kudrete bizzarûre tahallül edemez. Madem ki tahallül edemez, kudrette meratib bizzarûre olamaz. Zîrâ meratibin vücûdu, ezdadın tedahülüyledir. Meselâ: Hararette meratib, bürudetin tahallülüyle; hüsündeki derecat, kubhun tedahülüyledir.
وَ هَلُمَّ جَرًّا
Yükleniyor...