İstanbul Hahambaşısı Yahudi Karasso ile Bedîüzzaman arasında Selânik'te cereyan eden bir konuşma sırasında, Karasso konuşmayı yarıda bırakarak dışarıya fırlamış ve arkadaşlarına: "Eğer yanında biraz daha kalsaydım, az kalsın beni de Müslüman edecek idi" diyerek mağlubiyetini hayret ve telaşla izhar etmiştir. Karasso ki, Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalamak için sinsi ve tertibli bir şekilde çalışan gizli bir teşkilâta mensub olup, ortada fevkalâde bir rol oynuyordu. Karasso'nun Bedîüzzaman'ı ziyaret etmekten maksadı, onu kendi fikrine çevirmek ve meş'um gayesine âlet etmek idi. Fakat heyhat!...

* * *


Nihayet menhus 31 Mart Hâdisesi meydana gelir. Şeriat isteyen ve o hâdisede ismi karışan onbeş kadar hoca i'dam edilir. Bedîüzzaman, onlar mahkeme binasının bahçesinde asılı durdukları ve kendisi de pencereden onları gördüğü bir halde muhakeme olunur. Mahkeme reisi Hurşid Paşa sorar:

-Sen de şeriat istemişsin?

Bedîüzzaman cevab verir:

-Şeriatın bir hakikatına, bin ruhum olsa feda etmeye hazırım. Zira şeriat, sebeb-i saadet ve adalet-i mahz ve fazilettir. Fakat ihtilâlcilerin isteyişi gibi değil!

Bedîüzzaman'ın divan-ı harbdeki bu kahramanca müdafaası, o zaman iki defa tab'edilip neşredilmiştir. O dehşetli mahkemeden i'damını beklerken beraet etmiş ve mahkemeye teşekkür etmeyerek, yolda Bayezid'den tâ Sultanahmed'e kadar arkasında kalabalık bir halk kitlesi mevcud olduğu halde: "Zalimler için yaşasın Cehennem! Zalimler için yaşasın Cehennem!" nidalarıyla ilerlemiştir.

Divan-ı Harb'deki müdafaasının bir kısmı bu tarihçe-i hayatta yazılmıştır. Tâ ki 31 Mart Hâdisesinin içyüzü ve Bedîüzzaman'ın kahramanca müdafaası bir derece anlaşılabilsin.

* * *


Yükleniyor...