olarak âhirzamanda gelen Âl-i Beyt'in büyük bir mürşidi seni zannediyorlar. Sen de onların fikirlerini musırrane kabul etmiyorsun, çekiniyorsun. Bu bir tezaddır. Hallini isteriz." diye sormaları sebebiyle onlara cevab olmak üzere, bundan sonra gelecek Mehdi-i Resul'ün temsil ettiği kudsî cemaatin şahs-ı manevîsinin üç vazifesi olduğu, bunların; imanı kurtarmak, hilafet-i Muhammediye (A.S.M.) ünvanıyla şeair-i İslâmiyeyi ihya etmek ve inkılabat-ı zamaniye ile çok ahkâm-ı Kur'aniyenin ve Şeriat-ı Muhammediyenin (A.S.M.) kanunlarının bir derece ta'tile uğramasıyla o zât bu vazife-i uzmayı yapmağa çalışır. Nur şakirdleri birinci vazifeyi tamamıyla Risale-i Nur'da gördüklerinden ikinci, üçüncü vazifeleri de buna nisbeten ikinci, üçüncü derecededir diye Risale-i Nur'un şahs-ı manevîsini haklı olarak bir nevi mehdi telakki ediyorlar. Bir kısmı, o şahs-ı manevînin bir mümessili olan bîçare tercümanını zannettiklerinden bazan o ismi ona da veriyorlar. Hattâ evliyanın bir kısmı, keramet-i gaybiyelerinde Risale-i Nur'u aynı o âhirzamanın hidayet edicisi olduğu; bu tahkikatla, tevil ile anlaşılır diyorlar. İki noktada bir iltibas var, tevil lâzımdır.

Birincisi: Âhirde iki vazife, gerçi hakikat noktasında birinci vazife derecesinde değiller. Fakat hilafet-i Muhammediye (A.S.M.) ve ittihad-ı İslâm avamda ve ehl-i siyasette hususan bu asrın efkârında o birinci vazifeden bin derece geniş görünüyor. Gerçi her asırda hidayet edici bir nevi mehdi ve müceddid geliyor ve gelmiş. Fakat herbiri üç vazifeden birisini bir cihette yapması itibariyle, âhirzamanın büyük mehdisi ünvanını almamışlar.

İkincisi: Âhirzamanın o büyük şahsı, Âl-i Beyt'ten olacak. Gerçi manen ben Hazret-i Ali'nin (R.A.) bir veled-i manevîsi hükmündeyim. Ondan hakikat dersini aldım. Ve Âl-i Muhammed (A.S.M.) bir manada hakikî Nur şakirdlerine şamil olmasından ben de Âl-i Beyt'ten sayılabilirim. Fakat Nur'un mesleğinde hiçbir cihette benlik, şahsiyet, şahsî makamları arzu etmek, şan ü şeref kazanmak olmaz. Nur'da ihlası bozmamak için uhrevî makamat dahi bana verilse, bırakmağa kendimi mecbur bilirim diye yarı muvafakat şeklinde bir cevab verilmekte

{(Haşiye): Ey insafsız heyet! Bundan daha keskin red cevabı nasıldır? Nur Talebeleri namına Hüsrev}

ve bu mehdilik teklifi açık ve kesin olarak reddedilmemektedir.

* * *


Yükleniyor...