C-
{*: Ehemmiyetli bir cevabdır.}
Hâyır, aslâ... Belki manası şudur: Güya şikayetçi der ki: İstediğim emir ve arzu ettiğim şey ve teşehhi ettiğim hal ise, hikmet-i ezeliyenin düsturu ile tanzim olunan âlemin mahiyeti müstaid ve inayet-i ezeliyenin pergârıyla nakşolunan feleğin kanunu müsaid ve meşiet-i ezeliyenin matbaasında tab'olunan zamanın tabiatı muvafık ve mesalih-i umumiyeyi tesis eden hikmet-i İlahî razı değillerdir ki; şu âlem-i imkân, Feyyaz-ı Mutlak'ın yed-i kudretinden şu ukûlümüzün hendesesiyle ve tehevvüsümüzün iştihasıyla istediğimiz semeratı koparsın. Verse de tutamaz, düşse de kaldıramaz. Evet bir şahsın tehevvüsü için büyük bir daire-i muhitayı hareket-i mühimmesinden durdurmaz.
S- Çok âlim ve şâirler, zamanlarında büyük hâkimleri ifrat ile sena etmişler. Halbuki o hâkimlerin çoğuna müstebid nazarıyla bakıyorsun? Demek iyi etmemişler.
C-
وَلَوْلَا خِلَالُ سُنَّةِ الشِّعْرِ مَا دَرٰى ٭ بُنَاةُ الْمَعَالِى كَيْفَ تُبْنَى الْمَكَارِمُ
{*: Ehemmiyetli bir cevabdır.}
Hâyır, aslâ... Belki manası şudur: Güya şikayetçi der ki: İstediğim emir ve arzu ettiğim şey ve teşehhi ettiğim hal ise, hikmet-i ezeliyenin düsturu ile tanzim olunan âlemin mahiyeti müstaid ve inayet-i ezeliyenin pergârıyla nakşolunan feleğin kanunu müsaid ve meşiet-i ezeliyenin matbaasında tab'olunan zamanın tabiatı muvafık ve mesalih-i umumiyeyi tesis eden hikmet-i İlahî razı değillerdir ki; şu âlem-i imkân, Feyyaz-ı Mutlak'ın yed-i kudretinden şu ukûlümüzün hendesesiyle ve tehevvüsümüzün iştihasıyla istediğimiz semeratı koparsın. Verse de tutamaz, düşse de kaldıramaz. Evet bir şahsın tehevvüsü için büyük bir daire-i muhitayı hareket-i mühimmesinden durdurmaz.
S- Çok âlim ve şâirler, zamanlarında büyük hâkimleri ifrat ile sena etmişler. Halbuki o hâkimlerin çoğuna müstebid nazarıyla bakıyorsun? Demek iyi etmemişler.
C-
وَلَوْلَا خِلَالُ سُنَّةِ الشِّعْرِ مَا دَرٰى ٭ بُنَاةُ الْمَعَالِى كَيْفَ تُبْنَى الْمَكَارِمُ
Yükleniyor...