bir vartadır. Ezcümle; sathiyet-i arz ve deveran-ı şems onlarca bedihiyat-ı hissiyeden sayılırdı.

Tenbih:

Şu gibi mes'eleler, müstakbeldeki nazariyata kıyas olunmaz. Zira müstakbele ait olan şeylere hiss-i zahir taalluk etmediği için iki ciheti de muhtemeldir. İtikad olunabilir. İmkân derecesindedir. İtminan kabildir. Onun hakk-ı sarihi tasrih etmektir. Lâkin hîna ki hissin galatı bizim "mâ nahnü fih"imizi imkân derecesinden bedahete, yani cehl-i mürekkebe çıkardı. Onun nazar-ı belâgatta hiç inkâr olunmaz olan hakkı ise; ibham ve ıtlaktır. Tâ, ezhan müşevveş olmasınlar. Fakat hakikata telvih ve remz ve îma etmek gerektir. Efkâr için kapıları açmak, duhûle davet etmek lâzımdır. Nasılki Şeriat-ı Garra öyle yapmıştır.

Yahu.. ey birader! İnsaf mıdır, taharri-i hakikat böyle midir ki: Sen irşad-ı mahz ve ayn-ı belâgat ve hidayetin mağzı olan şeyi, irşada münafî ve mübayin tevehhüm edesin? Ve belâgatça ayn-ı kemal olan şeyi noksan tahayyül edesin? Ya eyyühel hoto! Acaba senin zihn-i sakîminde belâgat o mudur ki, ezhanı tağlit ve efkârı teşviş ve muhitin müsaadesizliği ve zamanın adem-i i'dadından ezhan müstaid olmadıkları için ukûle tahmil edilmeyen şeyleri teklif etmektir? Kellâ.

كَلِّمِ النَّاسَ عَلٰى قَدَرِ عُقُولِهِمْ

bir düstur-u hikmettir. İstersen mukaddemata müracaat et... Bahusus Birinci Mukaddeme'de iyi tefekkür et!..

İşte bazı zevahiri, delil-i aklînin hilafına göstermek olan Üçüncü Nokta'ya cevab:

Yükleniyor...