Her şeyin içyüzü elinde bulunan Sâni' münezzehtir. Bütün mahlukata merci' olan Sâni' münezzehtir.

Arkadaş! Her bir mevcudun üstünde, Sâni'-i Ehad u Samed'in bir sikkesi, bir hâtemi olup, o mevcudun Sâni'-i Ehad u Samed'in mülkü ve eser-i san'atı olduğuna şehadet ediyorlar. Evet gayr-ı mütenahî ehadiyet sikkelerinden ve Samediyet hâtemlerinden, yalnız bahar mevsiminde sahife-i arza darbedilen sikkeye bak ki; şu zikredilecek müteselsil fıkralar, cümleler o sikkeyi güneş gibi gösteriyorlar ve izhar ediyorlar.

Evet sahife-i arzda pek garib, hakîmane bir icad görünüyor. Bu görünen icadın gösterdiği kuvvet ve faaliyeti görmek istersen şu gelen fıkralara dikkat et:

1- O icad fiili, pek azîm ve geniş bir sehavet-i mutlakadan geliyor.

2- Bir sühulet-i mutlaka ile bir kuvvet-i mutlakadan çıkıyor.

3- Mutlak bir intizamla, sür'at-i mutlakada meydana geliyor.

4- Mevzun ve mizanlı olarak bir vüs'at-i mutlakada bulunuyor.

5- Güzel bir eser-i san'at olmakla beraber, mutlak bir ucuzlukta görünüyor.

6- Taalluk ettiği şeyler pek karışık olmakla beraber, büyük bir imtiyaz-ı mutlak ve adem-i iltibas ile yapılıyor.

7- Mahall-i taalluku gayr-ı mütenahî olmakla beraber, eserlerinde çirkinlik görünmez, ahsen şekilde husule gelir.

8- Efrad ve enva' arasında, bu'd-u mutlak ile beraber, tevafuk-u mutlak var.

Arkadaş! Bu fıkraların her birisi tek başına da o sikkeyi izhar etmeye kâfidir. Bakınız, en hârika bir sehavetle en hârika bir hüsn-ü san'at, muhit bir kudretin hâssasıdır. Ve intizamla beraber hârika bir sühulet hiçbir şeyden âciz olmayan muhit bir ilim sahibine mahsustur. Tartılmış gibi gayet mizanlı olmakla beraber, mu'cizane bir sür'at-i mutlaka, her şeyi emrine ve kudretine teshir eden zâta mahsustur. Nevilerin pek dağınık bulunmasından, pek geniş bir tasarruf ile hârika bir hüsn-ü san'at ilim ve kudretiyle her şeyin yanında

Yükleniyor...