8- ZERRE
Şeytanın ve ehl-i ilhadın bazı vesveselerini tard eden müteferrik mes'elelerden bahseden hârika ve fevkalâde bir risale olup iki kısımdan ibarettir.
İman ve ahlâkiyatı ve vesveselerin izalesini ve insandaki teşahhusat-ı vechiyenin hikmetini beyan eden İ'lem'ler, bu risalenin münderecatındandır. Bir İ'leminde
وَمِنْ اٰيَاتِه۪ خَلْقُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاخْتِلَافُ اَلْسِنَتِكُمْ وَ اَلْوَانِكُمْ
âyetinde zikredilen semavat ve arzın hilkati ve beşerin lisan ve renklerinin ihtilafı Cenab-ı Hâlık-ı Zülcelal'in âyetlerinden olduğunun hakikatını gayet güzel bir tarzda beyan ediyor. Diyor ki:
"Bütün beşerin esasat-ı a'zâda ittifakı, Sâni'in vahdetine; teşahhusat-ı vechiyede temayüzü, Sâni'in muhtar ve hakîm olduğuna gayet bahir ve zahir delildir" der ve isbat eder. Beşerin birbirinden teşahhusça farklarının hikmetini ve diğer mahlukatta bu temayüzün ferden ferda olmayıp nevi nevi oluşu hikmetin öyle iktiza ettiğini izah ediyor.
Başka bir İ'lemde, şeytan-ı insî ve cinnînin, bakaranın bâtınen gayet mükemmel, zahiren miskin oluşu hakkındaki bir vesvesesini tardeder ve der ki: "Ey şeytan-ı cinnîye üstad olan şeytan-ı insî! Eğer her şey, her şeyi maslahat miktarıyla ve lâyık-ı vechile yapan Kadîr-i Ezelî'nin san'atı olmasa idi, senin eşeğinin kulağı senden ve senin üstadlarından daha akıllı ve daha hâzık olması lâzım gelirdi." diye insî ve cinnî şeytanların vesveseleri yüzlerine çarpılarak; bakaranın yani ineğin dâhilinin mutlak olduğunun ve haricinin mukayyed oluşunun hikmetini aklen ve ilmen gayet mukni bir surette beyan eder.
Ahlâka dair bir İ'lem'inde der ki: "Ey fâsık! Bil ki medeniyet-i sefihe öyle müdhiş bir riyayı ibraz etmiş ve meydana çıkarmış ki, ehl-i medeniyetin ondan kurtulması mümkün değildir. Çünki ehl-i medeniyet o riyaya şan ü şeref namını vermiş. İnsanı şahıslara karşı riyakârlığa bedel, unsurlara ve milletlere ve devletlere karşı riyakârlığa teşvik etmiş ve tarihi onlara müşevvik ve alkışçı ve cerideleri de, yani gazeteleri de dellâl yapmış. Ölümü unutturup (güya) unsurları içinde bir hayatları var diye, zaman-ı cahiliyetteki gaddar zalimlerin desiseleri nev'inden bir desise ile, beşeri tasannu ve riyakârlığa sevk etmiştir." Ne kadar okunsa okunmağa lâyık olan bu risale dahi, bir istiğfar ve Hazret-i Mevlâna'nın bir beytiyle nihayet bulmuştur.
9- ŞEMME
Şeytanın ve ehl-i ilhadın bazı vesveselerini tard eden müteferrik mes'elelerden bahseden hârika ve fevkalâde bir risale olup iki kısımdan ibarettir.
İman ve ahlâkiyatı ve vesveselerin izalesini ve insandaki teşahhusat-ı vechiyenin hikmetini beyan eden İ'lem'ler, bu risalenin münderecatındandır. Bir İ'leminde
وَمِنْ اٰيَاتِه۪ خَلْقُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاخْتِلَافُ اَلْسِنَتِكُمْ وَ اَلْوَانِكُمْ
âyetinde zikredilen semavat ve arzın hilkati ve beşerin lisan ve renklerinin ihtilafı Cenab-ı Hâlık-ı Zülcelal'in âyetlerinden olduğunun hakikatını gayet güzel bir tarzda beyan ediyor. Diyor ki:
"Bütün beşerin esasat-ı a'zâda ittifakı, Sâni'in vahdetine; teşahhusat-ı vechiyede temayüzü, Sâni'in muhtar ve hakîm olduğuna gayet bahir ve zahir delildir" der ve isbat eder. Beşerin birbirinden teşahhusça farklarının hikmetini ve diğer mahlukatta bu temayüzün ferden ferda olmayıp nevi nevi oluşu hikmetin öyle iktiza ettiğini izah ediyor.
Başka bir İ'lemde, şeytan-ı insî ve cinnînin, bakaranın bâtınen gayet mükemmel, zahiren miskin oluşu hakkındaki bir vesvesesini tardeder ve der ki: "Ey şeytan-ı cinnîye üstad olan şeytan-ı insî! Eğer her şey, her şeyi maslahat miktarıyla ve lâyık-ı vechile yapan Kadîr-i Ezelî'nin san'atı olmasa idi, senin eşeğinin kulağı senden ve senin üstadlarından daha akıllı ve daha hâzık olması lâzım gelirdi." diye insî ve cinnî şeytanların vesveseleri yüzlerine çarpılarak; bakaranın yani ineğin dâhilinin mutlak olduğunun ve haricinin mukayyed oluşunun hikmetini aklen ve ilmen gayet mukni bir surette beyan eder.
Ahlâka dair bir İ'lem'inde der ki: "Ey fâsık! Bil ki medeniyet-i sefihe öyle müdhiş bir riyayı ibraz etmiş ve meydana çıkarmış ki, ehl-i medeniyetin ondan kurtulması mümkün değildir. Çünki ehl-i medeniyet o riyaya şan ü şeref namını vermiş. İnsanı şahıslara karşı riyakârlığa bedel, unsurlara ve milletlere ve devletlere karşı riyakârlığa teşvik etmiş ve tarihi onlara müşevvik ve alkışçı ve cerideleri de, yani gazeteleri de dellâl yapmış. Ölümü unutturup (güya) unsurları içinde bir hayatları var diye, zaman-ı cahiliyetteki gaddar zalimlerin desiseleri nev'inden bir desise ile, beşeri tasannu ve riyakârlığa sevk etmiştir." Ne kadar okunsa okunmağa lâyık olan bu risale dahi, bir istiğfar ve Hazret-i Mevlâna'nın bir beytiyle nihayet bulmuştur.
9- ŞEMME
Yükleniyor...