Bu hârika risale mühim bir "İ'lem"inde, medenî mü'min ile medenî kâfirin suret ve sîret ve zahir ve bâtın farklarını gayet belig bir tarzda beyan ediyor. Ve neticede bu farkı körlere de göstermek için diyor ki: "Eğer istersen hayalinle Nurşin karyesindeki Seyda'nın meclisine git bak: Orada fukara kıyafetinde melikler, padişahlar ve insan elbisesinde melaikeleri bir sohbet-i kudsiyede göreceksin. Sonra Paris'e git ve en büyük localarına gir, göreceksin ki, akrepler insan libası giymişler ve ifritler adam suretini almışlar ilâ âhir" diyerek daha başka cihetteki farklarını "Lemaat" ve "Sünuhat"a havale eder.
Başka bir "İ'lem"de, Risale-i Nur'da Yirmiyedinci Söz namını alan İçtihad Risalesi'ni dört sahifede hülâsa ediyor.
HUBAB'IN BİRİNCİ ZEYLİ
Farisî bir münacatla başlar. Bu münacatın Türkçesi Yedinci Rica'da ve Onyedinci Söz'ün zeylinde vardır.
Üstadımız hiç Farisî tahsil etmediği halde o kadar mükemmel Farisî bir lisan ile te'lif edilmiştir ki, o zamanki Afgan Sefiri bu eseri takdir hisleri içerisinde Afganistan'a göndermiştir. Bu Farisî münacatın akabinde: "Ey Mücahidîn-i İslâm" başlığı altında Türkçe olarak meb'usana on maddelik bir hitab vardır. Bu hitabın tesiriyle Meclis-i Meb'usan'da küçük bir oda olan mescid, büyük bir salona tebdil edilmiştir.
ZEYL-ÜL HUBAB
Hubab'ın İkinci Zeyli de çok mühim hakikatları ihtiva etmektedir.
6- HABBE
İki zeyli vardır. Bu risalenin birinci "İ'lem"i, hakikat-ı Muhammediye (A.S.M.) âlemin hem sebeb-i hilkati, hem çekirdeği, hem meyvesi, hem netice-i hilkat-i âlem olduğunu gayet edibane bir üslûb ile beyan ediyor. Diyor ki: Eğer âlemi bir kitab-ı kebir olarak görsen, kâtibinin kaleminin mürekkebi Nur-u Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdır. Eğer âlemi bir şecere suretinde görsen, evvelâ çekirdeği, sonra meyvesi yine Nur-u Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'dır. Eğer âlemi bir zîhayat libasını giymiş görsen, Onun ruhu Nur-u Muhammedî Aleyhissalâtü Vesselâm'dır. Eğer âlemi bir gül bahçesi olarak görsen onun andelib-i zîşanı yine Nur-u Muhammedî Aleyhissalâtü Vesselâm'dır."
Risalenin sonunda gayet güzel bir tazarru' ve niyaz ve istiğfar vardır.
Başka bir "İ'lem"de, Risale-i Nur'da Yirmiyedinci Söz namını alan İçtihad Risalesi'ni dört sahifede hülâsa ediyor.
HUBAB'IN BİRİNCİ ZEYLİ
Farisî bir münacatla başlar. Bu münacatın Türkçesi Yedinci Rica'da ve Onyedinci Söz'ün zeylinde vardır.
Üstadımız hiç Farisî tahsil etmediği halde o kadar mükemmel Farisî bir lisan ile te'lif edilmiştir ki, o zamanki Afgan Sefiri bu eseri takdir hisleri içerisinde Afganistan'a göndermiştir. Bu Farisî münacatın akabinde: "Ey Mücahidîn-i İslâm" başlığı altında Türkçe olarak meb'usana on maddelik bir hitab vardır. Bu hitabın tesiriyle Meclis-i Meb'usan'da küçük bir oda olan mescid, büyük bir salona tebdil edilmiştir.
ZEYL-ÜL HUBAB
Hubab'ın İkinci Zeyli de çok mühim hakikatları ihtiva etmektedir.
6- HABBE
İki zeyli vardır. Bu risalenin birinci "İ'lem"i, hakikat-ı Muhammediye (A.S.M.) âlemin hem sebeb-i hilkati, hem çekirdeği, hem meyvesi, hem netice-i hilkat-i âlem olduğunu gayet edibane bir üslûb ile beyan ediyor. Diyor ki: Eğer âlemi bir kitab-ı kebir olarak görsen, kâtibinin kaleminin mürekkebi Nur-u Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdır. Eğer âlemi bir şecere suretinde görsen, evvelâ çekirdeği, sonra meyvesi yine Nur-u Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'dır. Eğer âlemi bir zîhayat libasını giymiş görsen, Onun ruhu Nur-u Muhammedî Aleyhissalâtü Vesselâm'dır. Eğer âlemi bir gül bahçesi olarak görsen onun andelib-i zîşanı yine Nur-u Muhammedî Aleyhissalâtü Vesselâm'dır."
Risalenin sonunda gayet güzel bir tazarru' ve niyaz ve istiğfar vardır.
Yükleniyor...