ayrı bir nevi köprüdür. Kıyamette ise, inkılab bir değildir. Pek çok ve büyük inkılablar olacağından, köprüsü de pek garib, acib olması lâzım gelir.
İ'lem Eyyühel-Aziz!
İnsanın ba'de-l mevt Hâlık-ı Rahman ve Rahîm'e rücuu hakkında ilânat yapan şu
اِلَيْهِ مَرْجِعُكُمْ ٭ وَ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ٭ وَ اِلَيْهِ الْمَص۪يرُ ٭ وَ اِلَيْهِ مَاٰبِ
gibi âyetlerde büyük bir beşaret ve teselli olduğu gibi, ehl-i isyana da büyük tehdidleri îma vardır.
Evet bu âyetlerin sarahatine göre: Ölüm; zeval, firak, adem kapısı ve zulümat kuyusu olmayıp; ancak Sultan-ı Ezel ve Ebed'in huzuruna girmek için bir medhaldir. Bu beşaretin işaretiyle kalb adem-i mutlak korkusundan, eleminden kurtulur. Evet küfrün tazammun ettiği cehennem-i maneviyeye bak!
اَنَا عِنْدَ ظَنِّ عَبْد۪ى ب۪ى
Hadîs-i Kudsîsi sırrınca, Cenab-ı Hak kâfirin zan ve itikadını daimî bir azab-ı elîme kalbeder. Sonra, iman ve yakîn ile, Cenab-ı Hakk'ın likasından sonra, rızasından sonra, rü'yetinden sonra mü'minler için hasıl olan lezzetlerin derecelerine bak! Hattâ cehennem-i cismanî, ârif olan mü'min için, âsiye kâfirin cehennem-i manevîsine nisbeten cennet gibidir.
Arkadaş! Âlem-i bekaya delalet eden berahinden maada, arkasında saflar teşkil edip dualarına bir ağızdan "Âmîn! Âmîn!" söyleyen enbiya, evliya, sıddıkîn imamları, Mahbub-u Ezelî'nin Habib-i Ekremi Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'ın tazarruatı, duaları, âlem-i bekada insanın bekasına pek büyük bürhan ve kâfi bir vesiledir. Çünki; kâinatı serapa istila eden şu hüsünler, güzellikler, cemaller, kemaller; o Habib'in tazarruatını işitmemek veya kabul etmemek kadar çirkin, kabih, kusur, naks addedilecek bir şeye müsaade eder mi? Cenab-ı Hak bütün nekaisten, çirkin şeylerden münezzeh, müberra değil midir? Elbette münezzehtir.
İ'lem Eyyühel-Aziz!
Cenab-ı Hakk'ın verdiği nimetleri söyleyip ilân ve tahdis-i nimet etmek, bazan gurura ve kibre incirar eder. Tevazu kasdıyla da o nimetleri ketmetmek iyi değildir. Binaenaleyh
İ'lem Eyyühel-Aziz!
İnsanın ba'de-l mevt Hâlık-ı Rahman ve Rahîm'e rücuu hakkında ilânat yapan şu
اِلَيْهِ مَرْجِعُكُمْ ٭ وَ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ٭ وَ اِلَيْهِ الْمَص۪يرُ ٭ وَ اِلَيْهِ مَاٰبِ
gibi âyetlerde büyük bir beşaret ve teselli olduğu gibi, ehl-i isyana da büyük tehdidleri îma vardır.
Evet bu âyetlerin sarahatine göre: Ölüm; zeval, firak, adem kapısı ve zulümat kuyusu olmayıp; ancak Sultan-ı Ezel ve Ebed'in huzuruna girmek için bir medhaldir. Bu beşaretin işaretiyle kalb adem-i mutlak korkusundan, eleminden kurtulur. Evet küfrün tazammun ettiği cehennem-i maneviyeye bak!
اَنَا عِنْدَ ظَنِّ عَبْد۪ى ب۪ى
Hadîs-i Kudsîsi sırrınca, Cenab-ı Hak kâfirin zan ve itikadını daimî bir azab-ı elîme kalbeder. Sonra, iman ve yakîn ile, Cenab-ı Hakk'ın likasından sonra, rızasından sonra, rü'yetinden sonra mü'minler için hasıl olan lezzetlerin derecelerine bak! Hattâ cehennem-i cismanî, ârif olan mü'min için, âsiye kâfirin cehennem-i manevîsine nisbeten cennet gibidir.
Arkadaş! Âlem-i bekaya delalet eden berahinden maada, arkasında saflar teşkil edip dualarına bir ağızdan "Âmîn! Âmîn!" söyleyen enbiya, evliya, sıddıkîn imamları, Mahbub-u Ezelî'nin Habib-i Ekremi Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'ın tazarruatı, duaları, âlem-i bekada insanın bekasına pek büyük bürhan ve kâfi bir vesiledir. Çünki; kâinatı serapa istila eden şu hüsünler, güzellikler, cemaller, kemaller; o Habib'in tazarruatını işitmemek veya kabul etmemek kadar çirkin, kabih, kusur, naks addedilecek bir şeye müsaade eder mi? Cenab-ı Hak bütün nekaisten, çirkin şeylerden münezzeh, müberra değil midir? Elbette münezzehtir.
İ'lem Eyyühel-Aziz!
Cenab-ı Hakk'ın verdiği nimetleri söyleyip ilân ve tahdis-i nimet etmek, bazan gurura ve kibre incirar eder. Tevazu kasdıyla da o nimetleri ketmetmek iyi değildir. Binaenaleyh
Yükleniyor...