Şems-i Ezelî şu kâinat kitabında bütün bâbları, fasılları, satırları, cümleleri, harfleri def'aten bilâ-külfet yazıyor. Ve ba'sü ba'de-l mevtte dahi aynı bu sühulet vardır. "Hilkatiniz ve ba'siniz, bir nefsin hilkat ve ba'si gibidir." diye Kur'an-ı Kerim emrediyor.
İ'lem Eyyühel-Aziz!
Her şeyi tahrik eden zerrat-ı müteharrikenin, muayyen hadlerine kadar hareket ettikten sonra tevakkuf ve durmalarına dikkat eden adam anlar ki: Her şeyin hududunda daima harekette bulunan zerratı durdurup geri çeviren bir hudud bekçisi vardır. O zerratı taşmaktan men'ediyor. o bekçi ise, muhit bir ilmin tecellisidir ki, o tecelli kadere, kader de mikdara, mikdar da kalıba tahavvül eder. Demek, her şey içerisindeki zerrata bir kalıbdır.
İ'lem Eyyühel-Aziz!
Kur'anın âyetleri birbirini tefsir ettiği gibi, bu kitab-ı âlemin de bir kısmı, diğer bir kısmını izah ediyor. Meselâ: Maddiyat âlemi Cenab-ı Hakk'ın envâr-ı nimetini cezbetmek için hakikî bir ihtiyaç ile şemse muhtaç olduğu gibi, âlem-i maneviyat dahi rahmet-i İlahiyenin ziyalarını almak için şems-i nübüvvete muhtaçtır. Binaenaleyh Resul-i Ekrem'in (A.S.M.) nübüvveti, şemsin kat'iyyet ve vuzuhu derecesinde kat'î ve vâzıhtır.
İ'lem Eyyühel-Aziz!
Zîhayatın vücuduna terettüb eden semereler, yalnız kendisine, menfaatına, bekasına, kemaline mahsus değildir. Ancak o semerelerden bir hisse kendisine aittir. Bâki kalan kısm-ı a'zamı Hâlıka raci'dir. Zîhayata ait uzun bir zaman sonra husule gelir. Hâlık'a raci' kısım ise, bir anda husule gelir. Meselâ: O zîhayat, esma-i hüsnanın tecelliyatına mazhariyetle Hâlıkı, evsaf-ı kemaliye ile tavsif ve lisan-ı haliyle hamdetmiş oluyor.
İ'lem Eyyühel-Aziz!
İnsanın bir ferdi, ihata-i fikriyesiyle, aklıyla, kalbinin vüs'atiyle bir nevi külliyet kesbeder. Ve keza insanın bir ferdi, hilafet hususunda âlemin eczasıyla şuurca alâkadar olduğundan nebatî olsun hayvanî olsun pek çok nevilerde tasarruf sahibi bulunduğundan, nev'i gibidir. Ve bu itibarla insanın bir ferdi nevi'ler sırasına geçer. Binaenaleyh gerek hayvanatın, gerek semeratın nevi'lerinde vukua gelen mükerrer kıyametler, hevam ve haşeratta vücuda gelen senevî haşir ve neşirler, insanın da her bir ferdinde caridir.
Hülâsa:
Kur'anın âyetleriyle ebna-yı beşer için büyük kıyametin geleceğine kat'î delaletler olduğu gibi, kitab-ı âlemin âyât-ı tekviniyesiyle de
İ'lem Eyyühel-Aziz!
Her şeyi tahrik eden zerrat-ı müteharrikenin, muayyen hadlerine kadar hareket ettikten sonra tevakkuf ve durmalarına dikkat eden adam anlar ki: Her şeyin hududunda daima harekette bulunan zerratı durdurup geri çeviren bir hudud bekçisi vardır. O zerratı taşmaktan men'ediyor. o bekçi ise, muhit bir ilmin tecellisidir ki, o tecelli kadere, kader de mikdara, mikdar da kalıba tahavvül eder. Demek, her şey içerisindeki zerrata bir kalıbdır.
İ'lem Eyyühel-Aziz!
Kur'anın âyetleri birbirini tefsir ettiği gibi, bu kitab-ı âlemin de bir kısmı, diğer bir kısmını izah ediyor. Meselâ: Maddiyat âlemi Cenab-ı Hakk'ın envâr-ı nimetini cezbetmek için hakikî bir ihtiyaç ile şemse muhtaç olduğu gibi, âlem-i maneviyat dahi rahmet-i İlahiyenin ziyalarını almak için şems-i nübüvvete muhtaçtır. Binaenaleyh Resul-i Ekrem'in (A.S.M.) nübüvveti, şemsin kat'iyyet ve vuzuhu derecesinde kat'î ve vâzıhtır.
İ'lem Eyyühel-Aziz!
Zîhayatın vücuduna terettüb eden semereler, yalnız kendisine, menfaatına, bekasına, kemaline mahsus değildir. Ancak o semerelerden bir hisse kendisine aittir. Bâki kalan kısm-ı a'zamı Hâlıka raci'dir. Zîhayata ait uzun bir zaman sonra husule gelir. Hâlık'a raci' kısım ise, bir anda husule gelir. Meselâ: O zîhayat, esma-i hüsnanın tecelliyatına mazhariyetle Hâlıkı, evsaf-ı kemaliye ile tavsif ve lisan-ı haliyle hamdetmiş oluyor.
İ'lem Eyyühel-Aziz!
İnsanın bir ferdi, ihata-i fikriyesiyle, aklıyla, kalbinin vüs'atiyle bir nevi külliyet kesbeder. Ve keza insanın bir ferdi, hilafet hususunda âlemin eczasıyla şuurca alâkadar olduğundan nebatî olsun hayvanî olsun pek çok nevilerde tasarruf sahibi bulunduğundan, nev'i gibidir. Ve bu itibarla insanın bir ferdi nevi'ler sırasına geçer. Binaenaleyh gerek hayvanatın, gerek semeratın nevi'lerinde vukua gelen mükerrer kıyametler, hevam ve haşeratta vücuda gelen senevî haşir ve neşirler, insanın da her bir ferdinde caridir.
Hülâsa:
Kur'anın âyetleriyle ebna-yı beşer için büyük kıyametin geleceğine kat'î delaletler olduğu gibi, kitab-ı âlemin âyât-ı tekviniyesiyle de
Yükleniyor...